Bizler, Atatürk İlke ve İnkılapları
çizgisinde ve Cumhuriyet’in temel ilkeleri doğrultusunda siyasi yaşamını
şekillendirmeye çalışan bir grup üniversite öğrencisiyiz. Türkiye’nin siyasi
geleceği hakkında aynı kanaati taşıyıp CHP’de birleşmemiz ve kanaatlerimizi
ülke insanlarımıza yansıtma hedefinde olmamız bizleri inceayarsiyaset.blogspot.com ismi altında
birleşmeye ve ülkemizin birlik ve beraberliğini temel almak suretiyle CHP’ye
hizmet etmeye sürükledi.
2013 Temmuz ayında kendi
imkanlarımız dahilinde bloğumuzu kurduk ve derslerimizin ağırlığına rağmen
vaktimizi düzenleyerek kendi aramızda görev paylaşımı yaptık.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen
iktidarın gerçek yüzünü halkımıza tanıtma, Cumhuriyet Halk Partisi’nin dünü, bu
günü ve yarınını reel olarak insanlarımıza aşina kılma yönündeki hedefimize
devam ettik, üstelik ödün vermeksizin!
Siyasetin gerektirdiği ahlaki
anlayışı çalışmalarımızın desturu yaparak her türlü ağır eleştiri ve hatta
bazen itham ve çirkin sözlere göğüs gerdik. Defalarca bloğumuz kapatılmakla
tehdit edildi ve bizlere de vatan haini yaftası vuruldu ve defalarca youtube,
twitter ve facebook hesaplarımız kapatıldı.
Bunca sıkıntılara rağmen bir yılı
aşkın idare ettiğimiz bu blogun giderleri bizlerin gücü ötesine taştı ve
bizleri satışa çıkarmaya mecbur etti.
inceayarsiyaset.blogspot.com’un
Özel Bilgileri
Yönetici: Kemal Yıldırım
Takipçisi: 1453
Görüntüleme: 555799
Yüklediği fotoğraf: 5376
Yönetici: Hakan Çetin
Takipçisi: 85
Görüntüleme: 155262
Yüklediği fotoğraf: 2600
YouTube’deki abone sayısı: 193
Kadıköy Caddebostan'daki Irmak Okulları Kültür
Merkezi'nde düzenlenen 'Ulusal Uyanış' konulu konferansa CHP İzmir
Milletvekili Birgül Ayman Güler, İstanbul Milletvekili Nur Serter, Arama
Kurtarma Derneği (AKUT) Başkanı Nasuh Mahruki, emekli Tuğamiral Türker
Ertürk ve Birleşik Kamu-İş Anadolu Yardımcı Başkanı Abidin Baysal
konuşmacı olarak katıldı.
İSTANBUL- CHP Milletvekilleri Nur Serter ve Birgül Ayman Güler
konuşmalarında 30 Mart yerel seçim sonuçlarını değerlendirdiler. Nur
Serter, Ak Parti'nin aldığı oy oranının, siyaset dışı çeşitli nedenleri
olduğuna dikkat çekerek, "Türkiye'nin doğurganlık haritasını
incelediğimiz zaman Türkiye'de nüfusun Batı'da özellikle Batı Marmara'da
Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesi'nin belli bir kesiminde gerilediğini
görüyoruz. Yani bu bölgede yaşayan insanlar çocuk sayısını minimize
etmiş durumdalar. Nüfus, Doğu ve Güneydoğu'da, Batı'ya oranla 4 kat
artıyor. Şanlıurfa'da bir kişinin kişi başına düşen çocuk sayısı 4 iken,
Kırklareli'nde 1.4 oluyor. Türkiye'de çağdaş değerleri, Atatürkçülüğü
savunan CHP ve benzeri partilerin klasik seçmen kitlesinde bir
durağanlık hatta bir azalma meydana gelirken, AKP'ye ve BDP'ye oy veren
kesimlerde çok ciddi nüfus artışı olduğunun altını çizelim. Herşey buna
bağlanamaz ancak bunu gözardı edemeyiz. 18 yıl, bir seçmen kuşağıdır.
Güneydoğu Anadolu'ya, Doğu Anadolu'ya gittiniz zaman aile başına çocuk
sayısı kimi ailelerde 12-13'e ulaşırken Batı'ya geldiğiniz zaman bunun
azaldığını görüyoruz. Yani bizim klasik seçmen tabanımız büyümezken, AKP
ve BDP hızla büyüyor. Bunun içinde başbakan ısrarlı bir şekilde '3
çocuk' sloganını dile getiriyor" diye konuştu.
"BİR MUHALEFET PARTİSİ MİLLETVEKİLİ OLARAK SÖYLEMEM GEREKİR"
Konuşmasında "Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu kadar oy almasının objektif bir başka nedeni yerel yönetimlerde başarılı olmasıdır" diyen Serter şöyle devam etti: "Bir muhaletefet partisi milletvekili olarak bunu söylememem gerekir belki ancak AKP yerel yönetimlerde başarılıdır ve insanları kucaklayıcıdır. Herhangibir AKP'li belediyenin kapısını çalan herkes buyur ediliyor, çay ikram ediliyor, sorunu not alınıyor. CHP'li belediyeler de özellikle kendinden olanlara karşı tarafsız olayım kaygısıyla dışlayıcı ve onlara yabancılaşan bir politika izliyor. Bizim belediyeci arkadaşlar sanki tarafsızlık bize aitmiş gibi yabancıya hizmet ediyor kendinden olanı dışlıyor. CHP'de kendinden olanı dışlayıp, kendinden olmayanı kucak açan bir gelenek gelişmiş durumda. Sürekli kendinden olanı, kıran, üzen, motivasyonunu yok eden bir gelenek, tabanımızın, üyelerimizin örgütlerimizin önemli ölçüde şevkini kırıyor."
GÜLER: "YEREL SEÇİMLERDE BAŞARISIZ OLDUK"
Birgül Ayman Güler de konuşmasında CHP'nin yerel seçimlerde büyük bir başarısızlıkla karşı karşıya kaldığını belirterek, başarısızlığın nedeninin partinin 'altı ok' doğrultusundan vazgeçmesi olduğunu söyledi. Partilerin aldığı oy oranlarını açıklayan Güler, CHP'nin 30 büyükşehirde toplam yüzde 28, büyükşehir olmayan 51 ilde ise yüzde 17 oy almasının kendileri için büyük bir üzüntü olduğunu ifade etti.
CEMAATİ DENİZ KABUKLUSUNA BENZETTİ
Cemaati de eleştiren Güler, "Biz seçim sürecinde Türkiye'yi en büyük zararları uğratan unsurla yani cemaatle resim verdik. Cemaat bir deniz kabuklusudur. Kabuklular balinaya yapışmadan hayatlarını sürdüremiyor. Balinaya yapışan kabuklular bir süre sonra balinayı ağırlaştırırlar. Balinalar da sığ sulara giderek sürtünmeyle üzerlerindeki kabuklulardan kurtulur ve sonra tekrar açılırlarmış. Hayatlarını da ancak kabuklulardan temizlendikleri zaman sürdürebilirlermiş. Cemaat AKP balinasına yapıştı ancak AKP balinası bundan silkelenerek kurtuldu. CHP ve MHP balinalarına yapışmak için elinden geleni yaptı. Ne yazık ki bizim bazı arkadaşlarımız da bunların çok büyük bir güç oldukları gerekçesiyle 'niye olmasın, biz herkesten oy alırız' dedi. Bizim adaylarımız cemaat televizyonlarında propaganda yapmaya başladıysa bizim izlediğimiz televizyonlarda Fethullah Gülen reklamları boy göstermeye başladıysa , eğer cemaatin ileri gelenleri biz CHP'ye oy vereceğiz diye konuşmaya başladıysa o zaman bu kabuklu bize yapışmıştır demektir" diye konuştu.
PARTİSİNİ ELEŞTİRDİ
Birgül Ayman Güler, partisinin seçim sürecinde kasetlerle seçim propagandası yapmasını da eleştirdi. Güler, "Yalnızca darbe değildir anti demokratik olan, aynı zamanda kaset şantajcılığının kendisi de anti demokratik yöntemlerin en başında gelir. Bizde MHP gibi bu kasetleri kullanarak seçim propagandası yaptık" ifadelerini kullandı.
"BİR MUHALEFET PARTİSİ MİLLETVEKİLİ OLARAK SÖYLEMEM GEREKİR"
Konuşmasında "Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu kadar oy almasının objektif bir başka nedeni yerel yönetimlerde başarılı olmasıdır" diyen Serter şöyle devam etti: "Bir muhaletefet partisi milletvekili olarak bunu söylememem gerekir belki ancak AKP yerel yönetimlerde başarılıdır ve insanları kucaklayıcıdır. Herhangibir AKP'li belediyenin kapısını çalan herkes buyur ediliyor, çay ikram ediliyor, sorunu not alınıyor. CHP'li belediyeler de özellikle kendinden olanlara karşı tarafsız olayım kaygısıyla dışlayıcı ve onlara yabancılaşan bir politika izliyor. Bizim belediyeci arkadaşlar sanki tarafsızlık bize aitmiş gibi yabancıya hizmet ediyor kendinden olanı dışlıyor. CHP'de kendinden olanı dışlayıp, kendinden olmayanı kucak açan bir gelenek gelişmiş durumda. Sürekli kendinden olanı, kıran, üzen, motivasyonunu yok eden bir gelenek, tabanımızın, üyelerimizin örgütlerimizin önemli ölçüde şevkini kırıyor."
GÜLER: "YEREL SEÇİMLERDE BAŞARISIZ OLDUK"
Birgül Ayman Güler de konuşmasında CHP'nin yerel seçimlerde büyük bir başarısızlıkla karşı karşıya kaldığını belirterek, başarısızlığın nedeninin partinin 'altı ok' doğrultusundan vazgeçmesi olduğunu söyledi. Partilerin aldığı oy oranlarını açıklayan Güler, CHP'nin 30 büyükşehirde toplam yüzde 28, büyükşehir olmayan 51 ilde ise yüzde 17 oy almasının kendileri için büyük bir üzüntü olduğunu ifade etti.
CEMAATİ DENİZ KABUKLUSUNA BENZETTİ
Cemaati de eleştiren Güler, "Biz seçim sürecinde Türkiye'yi en büyük zararları uğratan unsurla yani cemaatle resim verdik. Cemaat bir deniz kabuklusudur. Kabuklular balinaya yapışmadan hayatlarını sürdüremiyor. Balinaya yapışan kabuklular bir süre sonra balinayı ağırlaştırırlar. Balinalar da sığ sulara giderek sürtünmeyle üzerlerindeki kabuklulardan kurtulur ve sonra tekrar açılırlarmış. Hayatlarını da ancak kabuklulardan temizlendikleri zaman sürdürebilirlermiş. Cemaat AKP balinasına yapıştı ancak AKP balinası bundan silkelenerek kurtuldu. CHP ve MHP balinalarına yapışmak için elinden geleni yaptı. Ne yazık ki bizim bazı arkadaşlarımız da bunların çok büyük bir güç oldukları gerekçesiyle 'niye olmasın, biz herkesten oy alırız' dedi. Bizim adaylarımız cemaat televizyonlarında propaganda yapmaya başladıysa bizim izlediğimiz televizyonlarda Fethullah Gülen reklamları boy göstermeye başladıysa , eğer cemaatin ileri gelenleri biz CHP'ye oy vereceğiz diye konuşmaya başladıysa o zaman bu kabuklu bize yapışmıştır demektir" diye konuştu.
PARTİSİNİ ELEŞTİRDİ
Birgül Ayman Güler, partisinin seçim sürecinde kasetlerle seçim propagandası yapmasını da eleştirdi. Güler, "Yalnızca darbe değildir anti demokratik olan, aynı zamanda kaset şantajcılığının kendisi de anti demokratik yöntemlerin en başında gelir. Bizde MHP gibi bu kasetleri kullanarak seçim propagandası yaptık" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu merak edilen soruların yanıtlarını Cumhuriyet Gazetesi'den Utku Çakırözer'e anlattı.
Seçim sonuçlarını değerlendiren Kılıçdaroğlu ‘Her kapıyı çalıp projelerimizi anlatmalıyız’ dedi:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde siyasi kimliği ön plana çıkmayan, tüm Türkiye’yi kucaklayabilecek bir aday çıkarmak istediklerini belirterek “Vatandaşların tercihini de dinleyeceğiz. Eğer yüz binlerce imzayla bir ismi desteklerlerse biz buna saygı duyarız” dedi.
Seçim sonuçları hakkında parti meclisi, milletvekilleri ve kadın kollarıyla toplantılar yapacaklarını açıklayan Kılıçdaroğlu, “Sandıktan ‘daha çok çalışın’ mesajı çıktı. Her kapıyı çalıp, evlere girip projelerimizi anlatmalıyız. Kadın kollarımıza büyük görev düşecek” dedi. Antalya, Mersin ve Artvin gibi CHP’li belediyelerin AKP’ye kaptırılması için “Onlar kazanmadı, biz kaybettik. Hatay’ı kazandığmız gibi Uşak’ı, Adana’yı da alabilirdik. Bu kayıpların nedenlerini iyi değerlendirmeliyiz” dedi.
CHP’nin etnik ve dini temelli siyaset yapmadığı için Doğu ve Güneydoğu’dan oy alamadığını belirten Kılıçdaroğlu, “Bize oy vermeseler de o bölgelere gitmeye, sorunlarının çözümü için öneriler üretmeye devam edeceğiz” dedi. Kılıçdaroğlu TBMM’de kendisine yapılan saldırı konusunda da, “Erdoğan yaptığı haksız suçlamaların sonucunu görsün” dedi.
Kılıçdaroğlu Cumhuriyet’in gündeme ilişkin sorularına şu yanıtları verdi:
‘Hain’ ilan eden düşünsün
- Geçmiş olsun. Saldırıdan çıkardığınız mesaj nedir?
Bu olay kişisel bir olay değil. En büyük beklentim olayın arka planının sağlıklı sorgulanması. İlk gelen bilgi benimle ilgili olarak “vatan haini” tanımlaması üzerinden bu şiddeti gerçekleştirdiğini söylemesidir. O zaman siyasetçilerin ve özellikle de iktidarda olan siyasetçilerin kendilerine şu soruyu sormaları gerekiyor: Ana muhalefet lideri hangi gerekçeyle vatan haini ilan edildi? Bunu söylediğim zat belli. Yaptığı haksız suçlamaların ne tür sonuçlar doğurduğunu ve doğuracağını görmelidir. Vicdanlarda sorgulanması gereken de budur.
- 30 Mart seçim sonuçlarından CHP Genel Başkanı ne mesaj aldı? ‘Daha fazla çalışın mesajı’ aldık. Türkiye şöyle bir paradoks ile karşı karşıya kaldı. AKP’nin yüzde 40’ın altına düşeceği bekleniyordu. Oyları 2 milyon azaldı ama yine de beklenen ölçüde düşmedikleri için sevindiler. Biz daha fazla alacağımızı düşünüyorduk. Nitekim oylarımız arttı ama beklediğimiz kadar artmadı. O yüzden üzülüyoruz. Ancak artış var ve bu süreklilik kazanmış durumda. Yine de yeterli görmüyoruz.
- CHP örgütünde, oy verenlerde bir hayal kırıklığı var. Bunu nasıl gidereceksiniz?
Hiçbir CHP’li moralini bozmasın. Tam tersine. Daha fazla çalışma azmiyle yola çıkmak zorundayız. Eksikleri gidereceğiz. Toplumun her kesimiyle sağlıklı, tutarlı ilişki kuracağız. Projelerimizi, öngörülerimizi, dünya görüşümüzü geniş kitlelere anlatmak zorundayız. Daha farklı stratejiler geliştireceğiz.
Kadınlara görev
- Ne tür yeni stratejiler? Çok az girdiğimiz evlere mutlaka girmek zorundayız.Kadın kolları çok daha güçlü olması lazım. Onları çok daha fazla çalıştırmalıyız. Siyasi çalışmalarda kadınlar çok daha fazla önde olacaklar. Onların çalışmaları için genel merkez olarak her türlü desteği vereceğiz. Tüm illerdeki kadın kollarını Ankara’da toplayacağız. Hedefler göstereceğiz. Ayrıca parti meclisini ve milletvekillerini topluyorum. Oturup soğukkanlılıkla bu sonucu düşünmemiz gerekiyor. Eksik, yanlış nerede oldu? Grubumuzla da seçimleri değerlendirmek için ayrı bir toplantı da yapacağız.
Sarıgül militan gibi çalışacak
- Mustafa Sarıgül ile bundan sonra işbirliğiniz nasıl olacak?
Kendisinin bize ziyareti oldu. Çok verimli ve güzel bir sohbet oldu. Bundan sonra da CHP için bir militan gibi çalışacak.
- Mansur Yavaş partide kalacak mı?
Elbette biz isteriz kendisini. Tüm partilerin kucakladığı iyi bir performans gösterdi. Örgütümüzün de kendisini benimsediği görülüyor. Aslında o da Ankara’yı kazandı ama başarısı şaibe ile gölgelendi. Maalesef AKP’nin YSK’si ile kaybetti.
- YSK’ye yaptığınız itirazların çoğunluğuna yanıt alamadınız?
YSK hükümetin baskısına boyun eğen bir kuruluş haline dönüştü. Bu seçimler yargı gözetiminde değil hükümet gözetiminde yapılan seçimlere dönüştü. Sandık başlarına bakanlar gitti. Görevlilere manevi baskı yaptı. YSK üyelerine doğrudan Başbakan ve AKP yöneticileri manevi baskı yaptılar. Açıkça tehdit ettiler.
Onlar kazanmadı, biz kaybettik
- Bir özeleştiri yaptınız mı? Neler daha iyi olabilirdi?
- Mesela Antalya, Mersin, Artvin... Bu iller neden kaybedildi? Şu anda değerlendirme yapılıyor. Bana göre o illerde aslında AKP kazanmadı, biz kaybettik. Kaybetmemek gerekirdi.
Uşak’ı, Adana’yı da almalıydık
Başka kazanabileceğimiz yerler de vardı. Hatay’ı almamıza çok sevindim. Ama Uşak’ı ve Adana’yı da almamız gerekirdi.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Çankaya için o özellikler Erdoğan'da bulunmuyor
- Önümüzde iki seçim var: Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler. Hedefleriniz neler?
Cumhurbaşkanlığı seçiminde her siyasal görüşten insanın ‘Bu benim cumhurbaşkanım olabilir’ diyebileceği bir ismin seçilmesini istiyoruz. Buna uygun aday çıkaracağız.
- MHP lideri ‘Herkes olabilir ama Erdoğan olamaz’ diyor. Sizin Erdoğan konusunda çizginiz nedir?
Cumhurbaşkanının devletin yönetiminde uyumu sağlaması lazım. 76 milyon yurttaşı kucaklaması lazım. Toplumda kutuplaşmalara yol açmaması lazım. Her kimlikten, her inançtan insan arasında ayrım yapmaması lazım. Temiz olması lazım. Şaibeli olmaması lazım. Bu özelliklerin hiçbiri onda yok.
Yurttaşın tercihi de önemli
- Sizin adayınızın ne özellikleri olacak?
Her yurttaşın oy verebileceği, herkesi kucaklayacak bir isim olmalı. Vatandaşların da tercihi, kimi istediği önemli tabii.
- ‘Vatandaşın tercihi’ sözünüzü açar mısınız?
Yasal bir zorunluluk yok tabii ama yurttaşlar bazı isimleri isteyebilir, tercih ettiklerini ortaya koyabilir. Binlerce, yüz binlerce insanın desteğini almış olmak tabii ki bir gösterge olur. Bu taleplere saygı duyarız.
Parti kimliği öne çıkmamalı
- Bir demecinizde ‘sivil ve siyasi kimliği’ olmayan demiştiniz?
Siyasi kimliği çok öne çıkmayan demek istedim. Yoksa herkesin şu ya da bu görüşü var. Sandığa gidip oy kullanıyor. Belli bir partinin adayı gibi, parti kimliği ile bir kişinin öne çıkmasını doğru bulmuyorum.
Başkan seçmiyoruz ki...
- Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında görüşmeler yapılıyor...
Ben Erdoğan ile Gül arasında yapılan Cumhurbaşkanlığı pazarlıklarını doğru bulmuyorum. Seçmenlerin oylarını çantada keklik görüp kendi kendilerine Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı pazarlığı yapmalarını bu ülkenin insanlarına saygısızlık olarak görüyorunm.
- Başbakan, ‘Terleyen, koşan bir cumhurbaşkanlığından yana’ olduğunu ortaya koydu.
Cumhurbaşkanı mı seçeceğiz yoksa cumhurbaşkanı koltuğunda oturan başbakan mı seçeceğiz? Cumhurbaşkanı meydanlara çıkıp ne propagandası yapacak? Görevi belli. Yargıç atayacak, rektör atayacak, kanunları inceleyip onaylayacak. Başka da pek görevi yok. Bakanlar Kurulu’na başkanlık etme konusu deniyor. Var o zaten anayasada. Olaganüstü durumlarda kullanılabilir. Ama her gün olmaz. Devletler hukuk ve teamüllerle yönetilirler.
Gül, kendisini kukla yerine koydurmamalı
Cumhurbaşkanı Gül, şimdiden kendini başbakan yerine koyup birinci derece rol oynarsa kukla olarak kalır o başbakan koltuğunda. Kendisini kukla konumuna koydurmamalı. Tavrını net koymalı. Aday olacak mı olmayacak mı? ‘Erdoğan ile görüşüp söyleyeceğim’ diyorsa zaten tarafsız değildir. ‘Herkesin cumhurbaşkanı değil’ algısını da beslemiş olur.
Tek tek ortaya çıkaracağız
- Yolsuzluk meselesinin sandığa yansımadığı söyleniyor. Bu dosyaların peşini bırakacak mısınız?
Hayır, kesinlikle hayır. Çok net bilgiler var. Yolsuzluk yapıp rüşvet aldıklarına ilişkin. Nüfuz ticareti var. Devletten ihale alanların rüşveti nereye verdiğini biliyoruz. Bu bilgiler tek tek çıkacak. Beni mahkemeye vermişler. Teşekkür ediyorum. Şimdi TİB’in tüm telefon kayıtlarını mahkemeye getirteceğiz. Tüm yolsuzlukları kanıtlayacağız. Aynı şeyi TÜRGEV için de yapacağız. Kimlerden kaç lira bağış aldığını, ödeyen şirketlerin sonra hangi ihaleleri aldığını tek tek ortaya koyacağız. Soruşturma komisyonlarında bir üyemiz bile olsa bütün pislikleri ortaya dökeceğiz.
Yeni dosyalar çıkabilir
- Yeni yolsuzluk dosyalarının çıkmasını bekliyor musunuz?
- AKP demek yolsuzluk, hortumculuk demek. Dolayısıyla her an ortaya çıkabilir. Yolsuzluk yapanları iktidarda tuttuğunuz sürece bu bir hastalıktır. Doymazlar. Aynı mantıklarını sürdürüyorlar.
'Hersh'ün sarin gazı iddiasına inanıyorum'
- Amerikalı gazeteci Seymour Hersh’ün gündeme getirdiği ‘sarin gazı’ iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz
Ben doğru olduğuna inanıyorum. Adana’daki mahkemelere bakılırsa ipuçları orada görülecektir. O mahkemelerde açılan davalarda verilen ifadeler Hersh’in raporunu doğruluyor zaten. İnternete düşen ses kayıtlarında El Kaide unsurlarına kaç TIR’ın nasıl gönderildiği var zaten. ‘Oraya orduyu nasıl sokarız’ın hesapları bile yapıldı.
- Suriye ile savaş olasılığı hâlâ var mı?
Bakın, bizim ve dünyanın uyarıları sayesinde Erdoğan Suriye konusunda geri adım attı. Artık Esad’ı eskisi kadar eleştirmiyor. Batılılar da, tüm dünya da onun kışkırtıcılığını iyi biliyor artık. Erdoğan’ın yapacağı tek şey var. El Kaide’ye kolunu kaptırdı, vücudunu nasıl kurtaracak? Bunun hesabını yapmak zorunda.
Güneydoğu’da çalışacağız
- CHP’nin Güneydoğu’dan oy alamaması eleştiriliyor
O bölgede düşük oy aldığımız doğru. Biz sosyal demokrat parti olarak inanç ve etnisiteyi siyasi malzeme yapmıyoruz. Dolayısıyla de o bölgede siyasette zorlanıyoruz. Ama o bölgede çalışmaya devam edeceğiz. Bize oy vermeseler de sorunlarının çözümü için öneriler getirmeye devam edeceğiz.
- Cumhurbaşkanlığı seçimleri CHP’nin Kürt tabana ulaşması için fırsat olabilir mi?
Onların oyları önemil tabii ki. Her yurttaşın olduğu gibi. Erdoğan’ın tek bir hedefi var: Nasıl cumhurbaşkanı olurum! O yüzden barış sürecini sağlıklı götüremez. Bir siyasetçi topluma yalan söylemeye başlamışsa ve yalancılığı kanıtlanmışsa o sağlıklı çözümler ürütemez. Herkesin bunu görmesi lazım. Biz Kürt sorununun çözümü için en sağlıklı, tutarlı önerileri getiren partiyiz. 17 maddeden biri gerçekleşti, ÖYM’ler kalktı. Ama demokrasinin gereği olarak kalkmadı. Erdoğan orada yargılanmasın diye kalktı. Biz yine de bunu demokratikleşmenin önemli bir aşaması olarak görüyoruz. Diğer 16 maddemiz de hayata geçtiğinde Kürt sorununun çözümünde önemli mesafe alınmış olacak.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/kilicdaroglu-merak-edilen-sorulari-yanitladi-h25835.html
AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, partiye dönerse kimsenin itirazı olmaz, etse de anlamı olmaz. Ama Abdullah Gül'ün partiye dönmesini doğru bulmuyorum" dedi.
Beyaz TV'de Erkan Tan'ın moderatörlüğündeki Son Söz programında AKP'li vekil Şamil Tayyar, "Abdullah Gül'ün yeniden Başbakan olmasını arzuluyor musunuz?" sorusuna yanıt verdi.
'ORTADA VERİLMİŞ BİR KARAR YOK'
Tayyar, "Açıklamalarda baktığımda; mesela Hüseyin Çelik'in bir açıklaması var; Başbakan olarak görmek istediğini söylüyor. Sayın Bülent Arınç'ın, Mehmet Ali Şahin'in, bir çok bakanın Sayın Gül'ü Başbakan olarak görmek istediklerine dair açıklamaları var. Kamuoyu bunları duyunca şunu düşünmüş olabilir; acaba Sayın Başbakan ile Sayın Cumhurbaşkanı bir araya geldiler, Başbakan'ın adaylığı konusunda karar verdiler, acaba sayın Gül de dönecek mi? Bu tamamen bizim parti büyüklerimizin kişisel kanaatleri. Yani ortada verilmiş bir karar yok" açıklamalarında bulundu.
"GÜL PARTİYE DÖNMEMELİ"
"Abdullah Gül dönmek isterse partide tek bir kişinin itirazının olmayacağını düşünüyorum" diyen Şamil Tayyar, "Gelir ve olur, bir problem de yaşanmaz. Biri itiraz etsede anlamı olmaz. Ancak Sayın Gül'ün Cumhurbaşkanlığı makamından sonra siyasetin içinde olmasını çok doğru bulmuyorum. Bana göre Sayın Gül dönmemeli. gelince partiye zarar verir anlamında söylemiyorum, tam tersine çok ciddi katkısı da olur fakat siyaset kurumuna zarar veririz" şeklinde konuştu.
http://www.odatv.com/n.php?n=akpden-abdullah-gule-ilk-itiraz-geldi-1004141200
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın partisinin
dünkü grup toplantısında Twitter’ın kapatılması kararını iptal eden
Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yönelik eleştirileri dikkat çekti. AYM’nin
kararına saygı duymadığını bir kez daha tekrarlayan Erdoğan, ‘Tarih sizi
affetmez” dedi, hukukun tecelli edeceği günün yakın olduğunu söyledi.
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru
hakkını kendilerinin getirdiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: “Adı
üzerinde bireysel başvuru. Eğer siz kalkar bütüncül bir anlam taşıyan,
bütüncül bir yasa veya bir orada uygulamayı getirme kararını alacak
olursanız, tarih sizi affetmez. Bu aceleci yaklaşım, yanlış bir
yaklaşım. Bu kararı siz bir kişi için verebilirsiniz. Bir başka müracaat
eden için verebilirsiniz, ama bütünü kapsayacak anlamda bu kararı
veremezsiniz. Burada hukuk, hak tecelli etmemiştir. Onun da tecelli
edeceği gün temenni ederim ki yakındır.”
‘Elinizdeki bilgileri paylaşın’
Erdoğan konuşmasında, “paralel yapı” diye
adlandırdığı F tipi cemaat yapılanmasıyla mücadeleyi sürdüreceklerini
de vurguladı. “Paralel yapı”nın kayıtsız para toplamasına ve insanların
samimi duygularını istismar etmesine artık göz yummayacaklarını belirten
Erdoğan, bu konuda İsmet İnönü’nün bir sözüyle destek çağrısı yaptı.
“Elinizdeki bilgileri lütfen bizlerle paylaşın. Unutmayın, namussuzlar
kadar namuslular cesur olmadıkça, başarıyı elde edemeyiz” diye seslenen
Erdoğan, şunları söyledi: “Paralel yapı içindeki kardeşlerimin ciddi bir
aldatılmışlık duygusu içinde olduklarını biliyorum. Onlara şunu da
tekrar hatırlatmak istiyorum; bu yapı çok ciddi itikadi sorunları ihtiva
eden bir yapıdır. Örgüt liderinin bir alim, bir gönül insanı, bir hoca
değil, bir holding patronu, bir örgüt yöneticisi olduğu açıkça
görülmüştür. Tabandaki kardeşlerimizin hayal kırıklığı yaşadığını
biliyorum. Sadece onlar değil, bizler de ihanete uğradık. Hz. Yusuf’un
hissiyatı neyse biz de oyuz. Sırtımızdan hançerlendik.”
‘Gül ile Köşk’ü görüşmem doğal’
Tayyip Erdoğan, grup konuşmasında
Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin tartışmalara da değinerek, muhalefet
partisi liderlerinin bu konudaki açıklamalarına tepki gösterdi. MHP
Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile
görüşmeleri üzerinden kendisini eleştirdiğini hatırlatan Erdoğan, “Yavru
muhalefetin başındaki zat, garip garip şeyler söylüyor. İki kişi kendi
arasında oturacakmış, konuşacakmış, şöyle olacakmış, böyle olacakmış...
Benim Cumhurbaşkanımızla konuşmak suretiyle, bu konuyu istişare etmemden
daha doğal ne olabilir? Bundan niye rahatsız oluyorsun? Millet nasıl
karar verirse herkes ona uymak zorunda. Sen de uyacaksın” diye konuştu.
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Biz sivil
Cumhurbaşkanı istiyoruz’ sözlerine de “Kim olacağı noktasında kararı sen
veremezsin. Sen kendi adayını belirlersin veya aday olacaksan seni aday
yaparlar” yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Gül, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle
ilgili "Şahsımla ilgili konularda benim ne düşündüğüm ve ne söyleyeceğim
önemli olacak tabii ki" dedi.
ANKARA-Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde,
"Oturup arkadaşlarımla konuşacağımı, tabii ki arkadaşlarımın içinde en
önemlisi Sayın Başbakan başta olmak üzere, ona göre bir karar
vereceğimizi ve yol çizeceğimizi söyledim. Nihayette şahsımla ilgili
konularda benim ne düşündüğüm ve ne söyleyeceğim önemli olacak tabii ki"
dedi.
Gül, resmi davetlisi olarak Türkiye'de bulunan Kenya Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta ile Çankaya Köşkü'nde düzenlediği ortak basın toplantısında cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin soruyu yanıtladı.
"Cumhurbaşkanlığı adaylığını konuşmak için zaman geldi demiştiniz. Acaba zaman bu haftaki olağan görüşme midir? Sizinle ilgili olarak bir Bayburt formülü konuşuluyor, eğer süreç sizi oraya götürürse bunu mu erken seçimi mi tercih edersiniz" sorusuna Gül, şu yanıtı verdi:
"Mahalli seçimlerden sonraki yapılacak seçimler cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğuna göre ve ona da dört beş ay gibi bir kısa süre kaldığına göre artık mevzunun, tartışılacak konunun bu olacağı aşikardı. Onun için ben de herkesten önce 'artık bu işi konuşmanın zamanı geldi, bu iş konuşulacak' dedim. Nitekim gerçekçi, realist olmamız gerekir.
Ayrıca şunu da ifade ettim ve burada da ifade etmek istiyorum, tabii ki şahsımla ilgili de söz konusu olduğu için oturup arkadaşlarımla konuşacağımı, tabii ki arkadaşlarımın içinde en önemlisi Sayın Başbakan başta olmak üzere, ona göre bir karar vereceğimizi ve yol çizeceğimizi de söyledim. Tekrar da onu söylüyorum ama nihayette şahsımla ilgili konularda benim ne düşündüğüm ve ne söyleyeceğim önemli olacak tabii ki."
Gül, resmi davetlisi olarak Türkiye'de bulunan Kenya Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta ile Çankaya Köşkü'nde düzenlediği ortak basın toplantısında cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin soruyu yanıtladı.
"Cumhurbaşkanlığı adaylığını konuşmak için zaman geldi demiştiniz. Acaba zaman bu haftaki olağan görüşme midir? Sizinle ilgili olarak bir Bayburt formülü konuşuluyor, eğer süreç sizi oraya götürürse bunu mu erken seçimi mi tercih edersiniz" sorusuna Gül, şu yanıtı verdi:
"Mahalli seçimlerden sonraki yapılacak seçimler cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğuna göre ve ona da dört beş ay gibi bir kısa süre kaldığına göre artık mevzunun, tartışılacak konunun bu olacağı aşikardı. Onun için ben de herkesten önce 'artık bu işi konuşmanın zamanı geldi, bu iş konuşulacak' dedim. Nitekim gerçekçi, realist olmamız gerekir.
Ayrıca şunu da ifade ettim ve burada da ifade etmek istiyorum, tabii ki şahsımla ilgili de söz konusu olduğu için oturup arkadaşlarımla konuşacağımı, tabii ki arkadaşlarımın içinde en önemlisi Sayın Başbakan başta olmak üzere, ona göre bir karar vereceğimizi ve yol çizeceğimizi de söyledim. Tekrar da onu söylüyorum ama nihayette şahsımla ilgili konularda benim ne düşündüğüm ve ne söyleyeceğim önemli olacak tabii ki."
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Paralel Yapı tarafından İrancı olarak gösterilmesine ilişkin, 'Bu iftiraların nedeni İçişleri Bakanlığım'da bu yapıya yönelik tasarruflarımdan rahatsız olmalarıdır' dedi.
AK Parti cemaat savaşında cemaatin hükümette en çok hedef aldığı isimlerden Beşir Atalay Yeni Şafak gazetesine konuştu. Nil Gülsüm'ün sorularını yanıtlayan Atalay, cemaatin kendisine yönelttiği "İran'ın adamı" suçlamasının perde arkasını anlattı.
CEMAATİN HEDEFİNDEKİ İSİM: İRANCI İDDİASI İFTİRADIR
Cemaatin "İrancı, şia" iddialarına karşılık "Ben
kendim bağımsız bir kimseyim, herhangi bir grubun, yapının, cemaatin
parçası değilim. Onların şahsımla ilgili İrancı, Şia gibi iddiaları da
iftiradır." diyen Atalay cemaat için "Kendi uyguladıkları yanlış strateji ile kendilerini yok ettiler." iddiasında bulundu.
YOK OLUŞ NOKTASINDALAR
Cemaat açısında bu seçim sonuçları ne anlama geliyor?
Cemaatin
geldiği nokta yok oluş noktasıdır. Cemaatin çok yanlış bir strateji
uyguladığı besbelli. Bunu kendi içlerinde de ifade etmeye başlayanlar
var ve bu giderek de artacak. Cemaati bu noktaya hangi faktörlerin
getirdiği, neden böyle bir karar verdikleri konusunda çeşitli şeyler
söylenebilir; gerçek sebebi belki de bir gün kendileri açıklayacaklardır
ve biz de gerçek sebepleri o zaman öğreneceğiz. Dershane gibi mevzuları
tâli görmek gerekir.
PARALEL YAPI TAŞERON
Bu seçimin taşıdığı anlam neydi?
Bu
seçim çok önemliydi. Çünkü bu seçimin ardından cumhurbaşkanlığı ve
genel seçim olacak. Neredeyse ülke ile ilgili önemli bütün kararlar, bu
bir buçuk yılda belirleniyor. Burada artık hükümetle ve Başbakan'la
hesaplaşması olanların bir karar vermeleri gerekiyordu. Paralel Yapı'nın
da taşeron olarak tercih edildiğini görüyoruz.
Paralel Yapı'nın büyük bir kavgaya yalınkılıç girmesindeki motivasyon ne olabilir?
'Yargıda,
emniyette ve bürokraside yeterince güçlendik. Hem AK Parti, hem de
yargı, iş dünyası, medya ve sanat çevresi gibi alanlarda birçok kişiyi
dinleyerek oluşturduğumuz kayıtları da kullanarak Türkiye'de siyaseti
biz dizayn edebiliriz' diye düşünmüş olabilirler. Nitekim iş dünyasında
bu kayıtlarla şantajlar yapıldı. Ancak anlamadıkları şu ki, bu iktidar
başka bir iktidar değil. AK Parti muhafazakar bir parti. Dini ve milli
değerlere sahip ve inanç ve düşünce özgürlüğüne son derece önem veren ve
bu doğrultuda hizmet veren bir hükümete neden böyle bir saldırı
yaptıkları anlaşılamamaktadır. Hülasa, çok önemli tarihin not edeceği
bir dönemi yaşadık.
Taban onları dinlemedi
Cemaat için 'Yok oldu' dediniz. Bu sonuca nasıl vardınız?
Kendi
uyguladıkları yanlış strateji ile kendilerini yok ettiler. Çünkü bu
yapı, güvenle alakalı bir yapı. Yine bu seçimde, yaptıkları somut
çalışmalara rağmen bir güçleri olmadığı ortaya çıktı. Tabanlarındaki
birçok insanın da onların işaret ettiği şekilde oy vermediğini
düşünüyorum. Bu yapı, bir nebze radikalleşme ihtimaliyle birlikte bundan
sonra gelişemez ve zamanla ortadan kalkar.
HUKUK İÇİNDE MÜCADELE EDECEĞİZ
Başbakan
seçim sonrasında yaptığı balkon konuşmasında Paralel Yapı ile ilgili
mücadelenin kararlılıkla yürütüleceğini bir kez daha vurguladı. Nasıl
bir mücadele öngörüyorsunuz?
Bahsettiğimiz mücadele,
hukuk çerçevesinde olacaktır. Şu anda dinlemeler ve bunların hangi
hukukî dayanakla gerçekleştirildiği incelenmektedir. Burada hatası olan,
hukuku çiğneyen kişiler elbette yargıya havale edilecektir. Mücadele
derken kastettiğimiz, işini düzgün yapan insanlar için geçerli değil.
Yanlışlıklara ortak olan kişilere karşı hukukun içinde gereken
yapılacaktır. Sayın Başbakanımızın bu hususta kararlı bir duruşu var.
Hükümetimiz de, diğer tüm sorunlarda olduğu gibi idare-i maslahatçı
davranmayacak, sorunu çözmek için kararlı bir biçimde hareket edecektir.
Paralel Yapı ile mücadele etme kararı bazı riskler içermiyor mu?
Risk
alamayan, siyaset yapmasın. Korkak bezirgan misali, hiç risk almadan
sorunları çözmeye çalışmak netice vermez. Türkiye, önemli bir ülke ve
sorunları da ancak risk alarak çözülebilir. Bugünkü sorun için de, Çözüm
Süreci için de durum budur.
İRANCI-ŞİA İDDİASI İFTİRA
Paralel
Yapı tarafından en çok hedef alınan isimlerden birisiniz. Sizin için
İrancı, Şii türü propaganda işletiliyor. Size karşı neden bu denli yoğun
bir saldırı var?
Tam olarak bilemiyorum. Ben kendim
bağımsız bir kimseyim, herhangi bir grubun, yapının, cemaatin parçası
değilim. Onların şahsımla ilgili İrancı, Şia gibi iddiaları da
iftiradır. İçişleri Bakanlığı yaptığım dönemde bu yapıya yönelik
tasarruflarımızdan rahatsız olmuş olabilirler.
Mesela?
İstihbari
bilgilerin önceden bazı yerlere servis edildiğini gördük. Bunlar
affedilemezdi ve bazı tedbirler aldık bu yönde. Ancak 2011'in ikinci
yarısından sonra orada maalesef farklı gelişmeler olmuş. Yapılanma
yoğunluk kazanmış.
http://www.internethaber.com/cemaat-besir-atalayi-icin-neden-iranci-ilan-etti-657415h.htm
Gülen örgütüne yönelik operasyon yurtdışına uzandı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, büyükelçilere yurtdışındaki okulların kapatılması için talimat verdiği iddia edildi.
Hükümet, Gülen örgütünün yurtdışındaki okullarının kapatılması için düğmeye bastı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, büyükelçilikler ve temsilciliklere, örgüt okullarının kapatılması için girişimde bulunulması talimatı verdi.
İngiliz Reuters ajansında yer alan haberi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da doğruladı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısı için Amerika'da bulunan Davutoğlu, talimata gerekçe Gülen örgütünün faaliyetlerin gösterdi. Davutoğlu, örgütün Türkiye’yi yabancı ülkelere şikâyet eden mektuplar yazdığını söyledi.
Mektupların içeriği hakkında bilgi vermeyen Davutoğlu, mektuplara karşı görevleri gereği tedbir almak durumunda olduklarını belirtti.
Gülen örgütünün dünyanın 160 ülkesinde 2 binden fazla okullu bulunuyor.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/gulen-orgutune-darbe-h25404.html
Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan'ın 17 Aralık soruşturmasına 'dış
mihrak komplosu' demesini 'Üçüncü Dünya söylemi' olarak niteledi.
İkili, Cemaat'in okulları konusunda da ayrıştı
17 Aralık soruşturmasıyla ilgili olarak Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "dış mihrak" vurgusu yapmasına ve kendisine karşı dışarıdan komplo kurulduğu yönündeki açıklamalara Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den itiraz geldi. Gül, Danimarka ziyareti sırasında gazetecilerle yaptığı sohbette Erdoğan'ın "dış mihrak" iddiasını "3. Dünya söylemi" olarak niteledi. Gül, "Dış güçler iddialarını kabul etmiyorum ve doğru da bulmuyorum... Bu tür söylemler Üçüncü Dünya ülkelerine yakışacak türden söylemlerdir. Türkiye buradan kurtuldu... Yarayı açık bırakırsanız elbette sinekler üşüşür. Önemli olan yarayı açmamaktır" dedi.
Başbakan Erdoğan, Gül'ün bu açıklamasına TRT'de katıldığı programda yanıt verdi. Erdoğan şunları söyledi: "İçeriden ve dışarıdan büyük bir sarmal var. Yurtdışında verilen reklamları biliyorum. Bir çocuk ölüyor, bunun için 'Ekmek almaya gidiyordu' deniyor. Katili olarak da beni gösteriyorlar. Ekmek almaya giden çocuğun elinde bilyeler var. Annesi ölümünden beni sorumlu tutuyor. Çocuğun üzerinden patlayıcılar çıkıyor. Çıkıp derseniz 'Bu uluslararası komplo değildir' diye bu olmaz."
Cemaat okulları
Gül ile Erdoğan'ı karşı karşıya getiren konulardan biri de Fethullah Gülen cemaatinin yurtdışındaki okulları. Başbakan Erdoğan bu okullarla ilgili ağır eleştiriler getirirken Gül bu okullara sahip çıktı. Gül, "Yurtdışındaki okulları karıştırmamalı. Yurtdışında bazılarının açılışına gittim. Güzel faaliyetleri var, bu işe karıştırmamak lazım. O ülkeler de mutlaka daha dikkatli bakacak bu okullara. Sonuçta o ülkelerin kanunlarına uymaları lazım" ifadelerini kullandı.
Arınç: Zaman abonesiyim
Erdoğan, partililerden Zaman'ı boykot etmelerini istedi. Ancak Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa'da katıldığı bir televizyon programında Zaman gazetesi aboneliğini kesmediğini bildirdi. Arınç, "Bizzat cemaatin çıkardığı bir gazete ve bunlar belli bir şekilde de satılıyor. Takdir ediyoruz, okuyoruz. Benim de halen evime geliyor, abonesiyim, aboneliğimi de kesmedim" diye konuştu. Arınç, Gülen'e hâlâ saygısının olduğunu söyledi.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/36242-gul-ile-erdogan-arasinda-dis-mihrak-atismasi.html
MHP ‘li Meral Akşener’in; Cemaat ve CHP ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olarak belirlendiği öğrenildi. Akşener bakanlığı zamanında F tipinin bürokrasi içinde yuvalanmasının önünü açmıştı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 8
Eylül 2013’te katıldığı bir televizyon programında Cumhurbaşkanı adayı
konusunda şöyle konuşmuştu:
“Herkesi kucaklayan bir aday olmalı.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kadın olacak. Türkiye Cumhuriyeti’ne bir
kadının cumhurbaşkanı seçilmesini doğru buluyorum. Bunun için herhangi
bir isim veremem. Yıpranmaması gerekiyor. Bu isim bizim partimizin
içinden değil”.
CHP’de sadece Kılıçdaroğlu ve birkaç
kişinin kararlaştırdığı bildirilen bu adayın, MHP Milletvekili, Tansu
Çiller’in İçişleri Bakanı Meral Akşener olduğu öğrenildi. Aydınlık’a
konuşan eski bir Bakan, Kılıçdaroğlu ve dar ekibinin bu konuyu gizlemeye
çalıştığını vurguladı.
Cemaat gazetelerinin manşetlerinden inmiyor
Ankara’da Meral Akşener’in Kılıçdaroğlu
ve dar ekibinin yanısıra F tipinin de Cumhurbaşkanı adayı olduğu
konuşuluyor. “Cemaat’in MHP’deki temsilcisi” diye nitelenen Akşener, son
günlerde Cemaat gazetelerinin manşetlerinden inmiyor.
AKP Hükümeti’nin Fethullah Gülen’in
elindeki en önemli araçlardan olan dershanelerle ilgili tasarısına da
şiddetle karşı çıkan Akşener ile ilgili alttan alta sürdürülen bir
propaganda devam ediyor. Bunlardan en dikkat çekicisi son günlerde
yeniden dolaşıma sokuldu. “80 öncesinde Fethullah Gülen olsaydı 80’de
binlerce genç ölmezdi”. Meral Akşener’in bu sözleri sosyal paylaşım
sitesi Twitter’da sürekli paylaşılıyor. Akşener’in Gülen’i övdüğü Türkçe
Olimpiyatları toplantısındaki görüntüsü de ülkücü sitelerde Cemaat ile
bağlantısının delili olarak değerlendiriliyor.
Türköne ile yakın mesai
Meral Akşener’in 2013 yılında Hacca
giderek başı kapalı fotoğraflarının servis etmesi de aynı kampanyanın
bir parçası olarak görülüyor. Öte yandan Akşener’in, Cemaat’in en etkili
kalemşorlarından ve Tansu Çiller zamanından beri aynı ekip içinde yer
aldığı Mümtazer Türköne ile yakın mesaisine dikkat çekiliyor. Akşener’in
ayrıca, Cemaat sözcüsü olarak görülen Hüseyin Gülerce ile de belli
aralıklarla bir araya geldiği konuşuluyor.
Clinton, Otel’de görüşmüştü
16 Temmuz 2011’de Türkiye’ye gelen
dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton İstanbul’da önce CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ardından Meral Akşener ile görüşmüştü.
Görüşmeye, ABD’nin Ankara Elçisi Francis Ricciardone ve Dışişleri Bakan
Yardımcısı Philip Gordon katıldı. Sadece Anadolu Ajansının fotoğraf
çekmesine izin verilen görüşme, yaklaşık yarım saat sürdü.
Casusluktan yargılandı
Akşener’in Cemaat ile bağlantısı geçmişe
dayanıyor. Tansu Çiller’in Başbakanlığı döneminde Mehmet Ağar’ın
istifasının ardından İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Akşener, ilk iş
olarak Emniyet’te kritik görevlere Fethullahçıları getirdi. Önce
Emniyet Genel Müdürü’nüğ ardından Emniyet İstihbarat Daire Başkanı’nı
değiştirdi.
O dönem, Emniyet İstihbarat’ta
Fethullahçılar eliyle Ordu’ya yönelik tertipler düzenlendi. Bunlardan en
çarpıcı olanı, Emniyet İstihbarat Dairesi’nde görevliyken askere giden
Kadir Sarmusak’ın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan istihbarat
belgelerini çalarken yakalanmasıydı. Sarmusak, Akşener’in atadığı
Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu’nun talimatıyla
belgeleri çalmış ve Akşener’e ulaştırmıştı. Emniyet İstihbarat, günlerce
Genelkurmay’ı izledi. Karargâh’a kim girdi, kim çıktı; tek tek
kaydetti.
Genelkurmay Başkanı “Polis, Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı’na ajan soktu, askeri bilgileri çaldı” dedi.
Başbakan Yardımcısı ile İçişleri Bakanı inkâr etti. Emniyet İstihbarat
Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ve köstebek Kadir Sarmusak askeri
mahkemede birlikte yargılandılar. Orakoğlu tutuklandı.
O dönem Ordu’ya karşı tertiplerin içinde
yer alan başta Orakoğlu olmak üzere Akşener’in polis içinde yükselttiği
ekip, 2007 yılından itibaren Ergenekon ve diğer tertip davalarında da
başrollerde oldu.
Abramowitz raporunda var
ABD’nin derin ekibinden Morton Abramowitz
ve eski Ankara Büyükelçilerinden Eric Edelman’ın eşgüdümünde hazırlanan
Türkiye raporunda da Akşener’in Cumhurbaşkanı adayı olarak sunulması
dikkat çekiyor.
Fethullah Gülen siyasetçilere kriptolu mesajlar yolladı. Gülen,
"bazı siyasilerin kendisini hayal kırıklığına uğrattığını" söyledi ve
Hazreti Ömer'in bazı valileri görevden almasını örnek davranış olarak
gösterdi. "Bize paralel devlet diyenlerin Allah Belasını versin" diyen
Gülen, cemaatin karşısında olanları "akıbetinizden endişe edin"
ifadesiyle tehdit etti.
Fethullah Gülen Zaman Gazetesi'nden aracılığıyla isim vermeden bazı siyasetçilere şifreli mesajlar gönderdi. Gülen, 17 Aralık operasyonu sürecinde bazı siyasetçilerden beklediği tavırları göremediğini hatta hayal kırıklığına uğradığını söyledi.
Fethullah Gülen, "Beni asıl inkisar-ı hayale uğratan, onurlu ve dürüst tanıdığım bazı siyasiler oldu. İtimat ettiğim bu isimler yolsuzluklara, rüşvet münasebetlerine sessiz kalmazlar. Öyle zannediyordum. Onlardan, merhum Özal’ın bu tür kirli işlere karşı gösterdiği reaksiyonu beklerdim. Olmadı. Onlar sessiz kalınca ‘bir’i yapanlar ‘bin’i yapmaktan kaçınmadı. Yolsuzlukların üstüne gitmek yerine yolsuzlukları soruşturanların üstüne gittiler." dedi.
Gülen, 17 Aralık sürecinde beklediği gibi tavır almayan siyasilerin yapması gerkenler konusunda, İslam tariinden örnekler verdi.
"Mesela Hz. Ömer, Iyaz ibn-ü Ganem’i azletmiştir. Valiyi, bölge valisini, Afrika valisini azletmiştir, Amr ibnü’l-As’ı azletmiştir."
Bu ifadeler akıllara "Gülen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü mü eleştiriyor?" sorusunu getirdi. Zira hem ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem de MHP Lideri Devlet Bahçeli seçim meydanlarında yolsuzluk operasyonunu dilinden düşürmedi.
Bu koşulda Başbakan Erdoğan'a yeterince sesini çıkarmayan isim olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül öne çıkıyor.
Fethullah Gülen beddua konusuna da açıklık getirdi, cemaatin karşısında yer alanları "akıbetinizden endişe edin" diyerek tehdit etti.
Fethullah Gülen, "Eğer biz çeteysek örgütsek Allah bizim belamızı versin, eğer "paralel" devletsek bizim belamızı versin, değilse bunları bu masum cemaate isnad edenlerin belasını versin! Bu duaya “amin” diyecek vicdanî rahatlığı olmayanlar akıbetinden endişe etmeli." dedi.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/fethullah-gulenden-kriptolu-mesaj-h24348.html
KCK, bundan sonra açılım konusunda AKP'yi muhattap almayacağını açıkladı. Açıklamada, CHP ve Fethullah Gülen Cemaati'nin iktidar olmasına karşı da mücadele edilmesi gerektiği söylendi.
KCK Yürütme Konseyi, AKP'yi Abdullah Öcalan'ın attığı adımlara ve yaptığı çağrılara karşılık vermemekle suçladı. KCK açıklamasında, AKP'nin 'hegomonik zihniyetle' hareket ettiğini öne sürerek, " AKP gibi hegemonya peşinde koşan bir hükümetin bu sorunu çözemeyeceği anlaşılmıştır" dedi.
Ayrıca CHP ve Fethullah Gülen Cemaati'nin sorunların ağırlaşmasını fırsat bilerek iktidar olmaya çalıştığını savunan KCK, "Halk güçleri dış güçlerin yeni hegemonik ve antidemokratik bir iktidarı halkın başına musallat etmesine müsaade etmemeli ve buna fırsat vermemelidir" dedi.
Açıklamanın konuyla ilgili öne çıkan bölümleri şöyle:
-AKP Hükümeti Önder Apo ve hareketimizin çağrılarına ve halkın beklentilerine sonbaharın sonuna kadar karşılık verip adım atmayınca, Önder Apo'nun ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin attığı adımların ve yaptığı çağrıların muhatabı olmaktan çıkmıştır. 17 Aralık'ta ortaya çıkan iktidar mücadelesi ortamında Önder Apo demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümündeki samimiyetini göstermek için fırsatçı bir yaklaşım içine girmemiştir. Ancak AKP Hükümeti bu şansı da kullanmayarak 'Önder Apo'nun attığı adımlara karşılık vermeyeceğini bir kez daha göstermiştir.
-AKP Hükümeti yaşanan siyasal krizi demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümüyle aşacağına, hegemonik zihniyetle daha baskıcı politika ve uygulamalara yönelmiştir. Tüm hegemonik zihniyette olanların sandığı gibi böyle davrandığında sorunların üstesinden geleceği yanılgısı içine girmiştir.
-Köklü siyasal, sosyal, kültürel ve uluslararası boyutu olan Kürt sorunu ancak radikal demokratik adımlarla çözüleceğinden, AKP gibi hegemonya peşinde koşan bir hükümetin bu sorunu çözemeyeceği anlaşılmıştır. Bu açıdan da AKP Hükümeti Önder Apo'nun başlattığı ve Hareketimizin de başarıya ulaşması için büyük çaba harcadığı demokratikleşme hamlesinin muhatabı olmaktan çıkmıştır.
'CHP ve Fethullahçılara izin verilmemeli'
Sorunların ağırlaştığı bir süreçte iç ve dış hegemonik güçler demokratik devrimci güçlerin etkili hale gelmemesi için CHP ve Fetullahçılar üzerinden AKP Hükümetini tedricen aşıp yeni hegemonik bir hükümet kurmayı hedeflemektedir. Halk güçleri dış güçlerin yeni hegemonik ve antidemokratik bir iktidarı halkın başına musallat etmesine müsaade etmemeli ve buna fırsat vermemelidir. Türkiye halkları, Kürt Halk Önderi'nin başlattığı sürece yüzde 80 oranında destek veriyorsa, bu desteği demokratik Türkiye'nin gerçekleştirilmesine vermektedir. Halklarımız radikal demokratikleşme istiyorsa, demokrasi güçlerinin bu isteğe doğru cevap verme sorumluluğu vardır. Bu hem siyasi hem de ahlaki bir sorumluluktur. Halklarımız bu sorumluluğu üstlenen güçlere sahip çıkacak ve onların yürüteceği mücadelenin içinde güçlü biçimde yer alacaktır.
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/35749-kckdan-surec-aciklamasi-akp-artik-muhattap-degildir.html
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Berkin Elvan'ın ölümüyle
ilgili konuştu. Arınç'ın “cenaze töreninde yaşanacakları ortaya
çıkaracağız” sözleri dikkat çekti.
(soL-Haber Merkezi)
(soL-Haber Merkezi)
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Eskişehir'de Berkin Elvan'ın ölümüyle ilgili konuştu. Eskişehir Tren Garı VİP Salonu'nda Vali Güngör Azim Tuna ve AKP Eskişehir Milletvekili Salih Koca'yla birlikte bir basın toplantısı yapan Arınç, Berkin Elvan'ın ölümüyle ilgili “Hayatının baharında, henüz delikanlılık çağında ve Anadolu tabiriyle 'bıyıkları bile terlememişken', bir fidanın düşüp ölüvermesi gerçekten üzüntü verici. Ona Allah'tan rahmet dilerken annesi, babası, kardeşleri onlara da sabır diliyorum. Gerçekten üzüntümüz çok büyüktür” dedi.
Gülsüm Ana'nın feryadını "duymadı"
Yanına Ali İsmail Korkmaz'ın dövülerek öldürülmesi sonrasında “arkadaşları yapmıştır” açıklamasıyla infial yaratan Vali Tuna'yı alan Arınç, taziye açıklaması yaptı. Ancak Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan'ın dünkü “Benim kuzumu Allah değil, Tayyip Erdoğan aldı” feryadını duymazlıktan geldi.
Bugünkü cenaze töreniyle ilgili konuşarak, aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmeyen Arınç, şöyle devam etti:
“Geçmişte de , günümüzde bu ölümlere yol açacak hadiseleri tertipleyenler, provokasyonları büyütmek isteyenler, halkımızı karşı karşıya getirmeye çalışanlar, güvenlik güçleriyle, göstericiler arasında nahoş olayların büyümesini isteyenler adeta kolları sıvadılar. Dolayısıyla bugünkü cenaze törenini ve bundan sonra Türkiye’de yaşanabilecek olayların kışkırtıcılarını bulup ortaya çıkarmalıyız. Bunlara hiçbir zaman pirim vermemeliyiz. Bu acıdan istifade ederek Türkiye’yi daha büyük acılara sokmak isteyenleri teşhis etmeli ve onlara fırsat vermemeliyiz.”
Berkin'in cenazesi için yüzbinler henüz toplanmaktayken “Bugünkü cenaze törenini ve bundan sonra olacakları ortaya çıkarmalıyız” sözleri dikkat çekti.
Erdoğan da üzülüyormuş
Gezi Parkı eylemleri sırasında 8 kişinin ölümüne neden olan polise talimatı kendisini verdiğini söyleyen Erdoğan'ın da yaşanan ölümlere üzüldüğünü savunan Arınç, “Yaşanan olaylar bugün belki 7 civarında hatırlayabildiğim kadarıyla vefat olayını önümüze getirdi. Küçük bir kıvılcımın ne kadar büyüyüp yangın haline geleceğini ve istenmeyen olaylara yol açabileceğini, devlet adamları görmeli, güvenlik güçleri görmeli, ama halkımız da görmeli” dedi.
AKP hükümetinin “duyarlı olması” gerektiğini sözlerine ekleyen Arınç, hükümetin görevinin başında olduğunu söyledi. Berkin Elvan'ın anne ve babasının polise talimatı kendisinin verdiğini açıkça miting meydanlarında söyleyen Erdoğan'a tepkilerini duymazdan gelen Arınç, “Sami Elvan’ın söyledikleri kulağımızdan hiç gitmemeli o büyük acısını 'Ülkemizde bu tür olaylar bir daha yaşanmasın' diyerek hepimize ders veriyor” diye devam etti.
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/arinc-cenaze-toreninde-yasanacaklari-ortaya-cikaracagiz-haberi-89251
Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, Hakan Fidan ile Fethullah Gülen'in yüz yüze görüştüğünü iddia etti.
Hidayet Karaca, Samanyolu Haber Televizyonunda yaptığı açıklamada MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın mayıs 2013 sonrası Fethullah Gülen'le Pensilvanya'da bizzat görüştüğünü söyledi.
Bu görüşmenin siyasi çevrelerde konuşulduğunu belirten Karaca "Hangi gerekçe ile görüştünüz" diye sordu.
"16 MAYIS'TA DOSYA ABD'YE TESLİM EDİLDİ"
Ayrıca ABD gezisi sırasında, Cemaat'i bitirmek için hazırlanan dosyayı Başbakan Erdoğan'ın 16 Mayıs 2013'te ABD'ye verdiğini söyleyen Karaca, bu olayı da Takvim gazetesi genel yayın yönetmeninin köşesinde yazdığını belirtti.
Karaca, "Beyaz Saray görüşmesinde; Obama'ya Hocaefendi ile ilgili bir dosya verilirken; B. Arınç; Pensilvanya'da Hocaefendi'nin yanındaydı." dedi.
http://www.odatv.com/n.php?n=hakan-fidan-fethullah-gulenle-yuz-yuze-ne-konustu-1203141200
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Siirt’te düzenlenen mitinginde konuştu.
Erdoğan’ın konuşmasından bir bölümü aktarıyoruz:
“Başbakanınıza, genel başkanınıza yani damadınıza sahip çıktığınız için allah sizden razı olsun. Hatırlıyor musunuz, ben bu meydandan Pınarhisar'a gittim.
Ne yaptım; adam mı öldürdüm? Bir şeyler mi çaldım? Ne yaptım? Ziya Gökalp'in MEB'in kitaplarında da onaylı şiirini okudum.
Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker. Bunu söyledim diye Pınarhisar'a gittim. İşte bu devir kapandı. Şimdi yeni bir dönem başladı.”
http://www.odatv.com/n.php?n=adam-mi-oldurdum-bir-seyler-mi-caldim--1203141200
Fethullah Gülen, Londra merkezli finans dünyası
gazetesi Financial Times'a, Türkiye'de süregelmekte olan olaylara
ilişkin bir köşe yazısı yazdı.
'
Türkiye'nin demokrasini koruması için yeni bir anayasaya ihtiyacı var' başlıklı yazıda, AKP hükümetine ağır eleştiriler yönelten Fethullah Gülen, yazısında "Hükümetin yönetim kadrosundaki küçük bir grup ülkenin ilerlemesini haraca bağlıyor" görüşünü savundu. Türkiye'de, hükümete güvenenlerin desteklerinin çarçur edildiğini belirten Gülen, bu desteğin ve AB üyeliği fırsatının yitirildiğini belirtti.
Politikada bir zamanlar orduda olan güç etkisinin kırıldığını ancak bugün o gücün sivil yöneticilerin egemenliğine teslim edildiğini savunan Fethullah Gülen, yazısında yargı organlarına ve internete yönelik yeni düzenlemeleri de eleştirdi.
Türk hükümetinin ülke içinde dışında güven ve saygınlığını yeniden kazanmasının uluslararası insan hakları kurallarına, hukukun üstünlüğüne ve sorumlu hükümet ilkelerine bağlı kalmasıyla olabileceğini savunan Fethullah Gülen, "Bu taahhütlerin içinde sivillerin biçimlendireceği, yeni, demokratik bir anayasa da yer almalı. Demokrasi İslami yönetim ilkeleri ile çakışmaz. Nitekim yaşam ve din özgürlüğünün korunması gibi İslam'ın ahlaki hedefleri, demokrasi aracılığıyla, halka hizmet olarak sunulabilir" dedi. Düşünce ve ifade özgürlüklerinin demokrasinin vazgeçilemez ögeleri olduğunu da belirten Fethullah Gülen, Türkiye'de şeffaflık ve medya özgürlüğünün düşük standartlarının da hayal kırıklığı yarattığını vurguladı. Gülen yazısında şu görüşlere yer verdi: “Olgun insanlar eleştiriye açık olur ki eleştiri yerindeyse bu da kendilerini geliştirmelerine yarar. Ancak, gereksiz tansiyon yükselmelerinden kaçınmak için de kişiler yerine yanlış düşünceleri eleştirmek gerekir.”
ABD’DEN DÖNMEYECEĞİM
Hizmet hareketinin, herkese eşit fırsat yaratmak için 1970'lerden bu yana çaba harcadığını kaydeden Fethullah Gülen, hareketin ülkenin yönetiminde ayrıcalıklı bir güç elde etmek amacında olmadığını belirtti.
Yazısında Erdoğan'ın 'ülkeye dön' çağrısına da cevap veren Gülen, ABD'de ruhani inzivasını sürdüreceğini, herhangi bir politik partiyi desteklemekten de kaçınacağını belirtti. Türkiye'de, demokrasinin oturması ve içinde bulunduğu olumsuz durumlardan kurtulması için dua ettiğini dile getiren Fethullah Gülen, temel demokratik ilkelerin kabul edilmesiyle Türkiye'nin bölge ve dünya için esin kaynağı yaratacak bir örnek olacağını belirtti.
http://www.odatv.com/n.php?n=abdden-donmeyecegim-1103141200
Saadet Partisi (SP) Genel Başkan Başdanışmanı
Adalet eski bakanlarından Şevket Kazan, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç'ın “Biz dünya meselelerine eskiden at gözlüğüyle bakıyorduk,
aşiret usulü idare ediliyorduk” sözlerini eleştirirken, "Yazıklar olsun
sana Bülent Arınç" dedi.
MARAŞ- Adalet eski bakanlarından Şevket Kazan, SP'nin Kahramanmaraş'taki
seçim bürosunu ziyaret ederek partililerle bir araya geldi. SP İl
Başkanı Mustafa Tüten tarafından karşılanan Kazan, Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç'ı eleştirdi.
“BEN BU ACZMENDİLERİ ALDIM, CEZAEVİNE KOYDUM”
28 Şubat sürecini anlatırken zorlu bir süreçten geçtiklerini ifade eden Şevket Kazan şöyle konuştu:
"Bu defa aczmendiler çıktı. Ellerinde bastonlar bilmem neler. Şimdi yine Sütçü İmam'ın kabrini ziyaret ederken bir baktım karşımda aczmendiler. Ben bu aczmendileri aldım, cezaevine koydum. Neymiş efendim. Dinle alakası yok. Sadece gösteri yapıyorlar. Ellerinde bastonlar; şunlar, bunlar dönüp duruyorlar. Ne yapıyorsun sen şimdi? Senin yaptığın ne zikre benzer, ne fikre benzer. Ondan sonra şimdi burada ilk defa gördüm. Gazetelerin bulamadıkları şeyler bunlar. Bunlar Türkiye'nin gündemine geldi oturdu. Her Allah'ın günü irticai haberler. Kadınları televizyonlara çıkartıyorlar. Kadınlar ahkam kesiyor. O konuşuyor, şu konuşuyor o caiz, bu caiz değil. Yahu kimsin, nesin hangi bilgiyle konuşuyorsun. Ortalık allak bullak. Bu allak bullak ortalıkta sen hükümet olarak iş yapmaya çalış."
'MİLLİ GÖRÜŞ'Ü ANLAYAMAMIŞSIN'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 'Biz dünya meselelerine eskiden at gözlüğüyle bakıyorduk, aşiret usulü idare ediliyorduk' sözlerine tepki gösteren Kazan, şunları söyledi:
"Bülent Arınç bir beyanat vermiş. Efendim biz Fazilet Partisi'ndeyken Erbakan hocayla beraber çalışırken 'Dünya meselelerine eskiden at gözlüğüyle bakıyorduk, aşiret usulü idare ediliyorduk.' Bizimle çalışırken siz teşkilat olarak böyle bir şey hissettiniz mi? Ama adam öyle diyor. Yıllarca 'milli görüş' konferansları vermiş birisiydi. Bülbül gibi de konuşur, güzel de konuşur. Benim ona cevap vermem lazım. Ben mecliste de değilim nereden cevap vereceğim. Bari kitabıma yazayım da cevabı herkes okusun. Yazıklar olsun sana Bülent Arınç. Yıllarca milli görüş konferansı veren sana yazıklar olsun. Bu kadar konferansını verdiğini 'milli görüş'ü anlayamamışsın. Milli görüşü 'dünya meselelerine at gözlüğüyle bakmak' olarak tarif ediyorsun. Sana yazıklar olsun. Milli görüş, dünya meselelerine at gözlüğüyle bakmak değil, değil, tevhit akidesini kalbin merkezine oturtup kalp gözüyle dünyaya bakmaktır."
“BEN BU ACZMENDİLERİ ALDIM, CEZAEVİNE KOYDUM”
28 Şubat sürecini anlatırken zorlu bir süreçten geçtiklerini ifade eden Şevket Kazan şöyle konuştu:
"Bu defa aczmendiler çıktı. Ellerinde bastonlar bilmem neler. Şimdi yine Sütçü İmam'ın kabrini ziyaret ederken bir baktım karşımda aczmendiler. Ben bu aczmendileri aldım, cezaevine koydum. Neymiş efendim. Dinle alakası yok. Sadece gösteri yapıyorlar. Ellerinde bastonlar; şunlar, bunlar dönüp duruyorlar. Ne yapıyorsun sen şimdi? Senin yaptığın ne zikre benzer, ne fikre benzer. Ondan sonra şimdi burada ilk defa gördüm. Gazetelerin bulamadıkları şeyler bunlar. Bunlar Türkiye'nin gündemine geldi oturdu. Her Allah'ın günü irticai haberler. Kadınları televizyonlara çıkartıyorlar. Kadınlar ahkam kesiyor. O konuşuyor, şu konuşuyor o caiz, bu caiz değil. Yahu kimsin, nesin hangi bilgiyle konuşuyorsun. Ortalık allak bullak. Bu allak bullak ortalıkta sen hükümet olarak iş yapmaya çalış."
'MİLLİ GÖRÜŞ'Ü ANLAYAMAMIŞSIN'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 'Biz dünya meselelerine eskiden at gözlüğüyle bakıyorduk, aşiret usulü idare ediliyorduk' sözlerine tepki gösteren Kazan, şunları söyledi:
"Bülent Arınç bir beyanat vermiş. Efendim biz Fazilet Partisi'ndeyken Erbakan hocayla beraber çalışırken 'Dünya meselelerine eskiden at gözlüğüyle bakıyorduk, aşiret usulü idare ediliyorduk.' Bizimle çalışırken siz teşkilat olarak böyle bir şey hissettiniz mi? Ama adam öyle diyor. Yıllarca 'milli görüş' konferansları vermiş birisiydi. Bülbül gibi de konuşur, güzel de konuşur. Benim ona cevap vermem lazım. Ben mecliste de değilim nereden cevap vereceğim. Bari kitabıma yazayım da cevabı herkes okusun. Yazıklar olsun sana Bülent Arınç. Yıllarca milli görüş konferansı veren sana yazıklar olsun. Bu kadar konferansını verdiğini 'milli görüş'ü anlayamamışsın. Milli görüşü 'dünya meselelerine at gözlüğüyle bakmak' olarak tarif ediyorsun. Sana yazıklar olsun. Milli görüş, dünya meselelerine at gözlüğüyle bakmak değil, değil, tevhit akidesini kalbin merkezine oturtup kalp gözüyle dünyaya bakmaktır."
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın 'Ben aklanmak istiyorum' diye bir talebi olmaması
hakkında, "Bu onun zaten hırsız olduğunu gösterir" diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Mersin'in Narlıkuyu beldesinde
kaldığı otelin çıkışında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü
mitinglerinde yaptığı konuşmalara ilişkin gazetecilerin sorularını
yanıtladı.
Ahlakı olan kişinin koltukta bir gün bile oturamayacağını belirten Kılıçdaroğlu, "Adı hırsızlığa çıkan birisinin Başbakanlık koltuğunda oturmaya hakkı da yoktur yetkisi de yoktur. Bu, en azından 76 milyona hakarettir. O koltuktan bir an önce inmesi, Yüce Divan'a gitmesi ve aklanma talebinde bulunması lazım. Adı hırsızlığa çıkmış birisinin 'Ben aklanmak istiyorum' diye bir talebinin olmaması, onun zaten hırsız olduğunu gösterir" dedi.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın, "Adnan Menderes'e yaptıklarını bize de yapmak istiyorlar" şeklindeki konuşmasıyla ilgili şunları söyledi:
"Bir başçalanın, Menderes'in adını ağzına almaya hakkı yoktur. Menderes'in çocuklarına baksın, bir de kendi çocuklarına baksın. Menderes'in aile yaşamına baksın, bir de kendi aile yaşamına baksın. Menderes, hiçbir zaman şaibeli bir Başbakan konumunda olmadı ama bu şaibeli. Şaibesini sadece biz değil, bütün dünya biliyor."
Hukuk neyi gerektiriyorsa onu yapacaklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, "Bu seçimde birinci parti olmazsam siyaseti bırakırım" sözüyle ilgili de "Oyu indiği zaman da siyaseti bırakacak mı? Asıl bu soruya cevap vermesi lazım" diye konuştu.
Ahlakı olan kişinin koltukta bir gün bile oturamayacağını belirten Kılıçdaroğlu, "Adı hırsızlığa çıkan birisinin Başbakanlık koltuğunda oturmaya hakkı da yoktur yetkisi de yoktur. Bu, en azından 76 milyona hakarettir. O koltuktan bir an önce inmesi, Yüce Divan'a gitmesi ve aklanma talebinde bulunması lazım. Adı hırsızlığa çıkmış birisinin 'Ben aklanmak istiyorum' diye bir talebinin olmaması, onun zaten hırsız olduğunu gösterir" dedi.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın, "Adnan Menderes'e yaptıklarını bize de yapmak istiyorlar" şeklindeki konuşmasıyla ilgili şunları söyledi:
"Bir başçalanın, Menderes'in adını ağzına almaya hakkı yoktur. Menderes'in çocuklarına baksın, bir de kendi çocuklarına baksın. Menderes'in aile yaşamına baksın, bir de kendi aile yaşamına baksın. Menderes, hiçbir zaman şaibeli bir Başbakan konumunda olmadı ama bu şaibeli. Şaibesini sadece biz değil, bütün dünya biliyor."
Hukuk neyi gerektiriyorsa onu yapacaklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, "Bu seçimde birinci parti olmazsam siyaseti bırakırım" sözüyle ilgili de "Oyu indiği zaman da siyaseti bırakacak mı? Asıl bu soruya cevap vermesi lazım" diye konuştu.
Erdoğan Şanlıurfa'da konuştu. Muhalefete yüklenen Erdoğan, Cemaat'e yönelik operasyon sinyali verdi.
ŞANLIURFA-İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
"Said-i Nursi’ye en ağır zulmü yapan CHP zihniyetiyle Pensilvanya’daki zat birlikte hareket ediyorlar. Pensilvanya’daki zat Said-i Nursi ismini ağzına almaz. Son zamanlarda Piri Mugan der. Pensilvanya’daki zat, Kürt olduğu için Said-i Nursi’den uzak kaldığını bizzat kendisi ifade eden bir zattır.
Oslo ve 7 Şubat’ta başarılı olamayan ittifak 17 Aralık’ta başarılı olacağını zannetti. Hesaplar tutmadı, tuzak bozuldu. Millet bunların yalanlarına iftiralarına itibar etmedi. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Bu üç kafadar şimdi üç şaşkın ördeğe döndü. Bu artık dini cemaat değil. Artık siyasi bir örgüttür. Bunlarda yalan, takiyye, iftira, fitne ve fesat var. Bunların yurtlarında kalanlara sesleniyorum. Sizleri kredi yurtların yurtlarına alabiliriz. Olmazsa otele alacağız.
Başbakan ya cezaevine girer ya da yurt dışına gider diyor. Sen kimsin ya? Senden olsa olsa Tahtakale'de kasetçi olur. Sen ne zamandan beri bu ülkenin başbakanını yargılamaya başladın.
Pensilvanya'daki zat. Biz onun da defterini düzeceğiz. Onu da içeri atacağız. Zalimler için yaşasın cehennem diyorum.
Serzenişte bulunanlar oluyor. AK Parti'ye oy vermeyin kime verirseniz verin diyorlar. Sizin bu imamınız 10 sene önce ne diyordu?
Bu paraleller korkmaya başladı. 28 Şubat'taki gibi ikna odalarını kurdular."
"Said-i Nursi’ye en ağır zulmü yapan CHP zihniyetiyle Pensilvanya’daki zat birlikte hareket ediyorlar. Pensilvanya’daki zat Said-i Nursi ismini ağzına almaz. Son zamanlarda Piri Mugan der. Pensilvanya’daki zat, Kürt olduğu için Said-i Nursi’den uzak kaldığını bizzat kendisi ifade eden bir zattır.
Oslo ve 7 Şubat’ta başarılı olamayan ittifak 17 Aralık’ta başarılı olacağını zannetti. Hesaplar tutmadı, tuzak bozuldu. Millet bunların yalanlarına iftiralarına itibar etmedi. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Bu üç kafadar şimdi üç şaşkın ördeğe döndü. Bu artık dini cemaat değil. Artık siyasi bir örgüttür. Bunlarda yalan, takiyye, iftira, fitne ve fesat var. Bunların yurtlarında kalanlara sesleniyorum. Sizleri kredi yurtların yurtlarına alabiliriz. Olmazsa otele alacağız.
Başbakan ya cezaevine girer ya da yurt dışına gider diyor. Sen kimsin ya? Senden olsa olsa Tahtakale'de kasetçi olur. Sen ne zamandan beri bu ülkenin başbakanını yargılamaya başladın.
Pensilvanya'daki zat. Biz onun da defterini düzeceğiz. Onu da içeri atacağız. Zalimler için yaşasın cehennem diyorum.
Serzenişte bulunanlar oluyor. AK Parti'ye oy vermeyin kime verirseniz verin diyorlar. Sizin bu imamınız 10 sene önce ne diyordu?
Bu paraleller korkmaya başladı. 28 Şubat'taki gibi ikna odalarını kurdular."
Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan gittiği Mersin'de nefret
söyleminde bulundu. 17 Aralık operasyonunu değerlendiren AKP Mersin
Milletvekili Zafer Çağlayan, opersayonları "Bir Yahudi, bir ateist, bir
Zerdüşt yapsa anlardım" dedi.
Türkiye'yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının ardından istifa etmek zorunda kalan eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan Mersin'de skandal açıklamalar yaptı.
AKP Mersin Milletvekili Çağlayan, Tarsus ilçe binası önünde düzenlenen mitinge katıldı. 17 Aralık opersayonlarından bahsederken nefret söyleminde bulundu.
Çağlayan, "Bizleri hedef aldılar. Sizlere anlatacağım çok şey var. Ama bunları bize yapanlar bir Yahudi, bir ateist, bir Zerdüşt yapsa anlarım. Ama bunları yapan Müslümanım diye geçiniyorsa yazıklar olsun" dedi.
Çağlayan, Başbakan Erdoğan'ın mitinglerdeki kalabalığa montaj diyenlere de seslendi. "Kalabalığı herkes görüyor, birileri montaj diyor ama kimlerin montaja sarıldıkları ortadadır" diye konuştu.
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/zafer-caglayandan-skandal-sozler-h23864.html
AKP ile Cemaat arasında yaşanan savaş, ses kayıtları üzerinden devam ediyor.
Uzun süredir internete düşen ses kayıtları sebebiyle sıkıntılı günler yaşayan AKP'de, 25 Mart telaşı yaşanıyor.
Uzun süredir internete düşen ses kayıtları sebebiyle sıkıntılı günler yaşayan AKP'de, 25 Mart telaşı yaşanıyor.
Sosyal medyada dile getirilen iddiaya göre 25 Mart’ta, yani seçime günler kala yayınlanacak olan kaset Erdoğan için "öldürücü darbe" olacak.
Ne mi bu kaset?
Cemaat taraftarlarının Twitter'da yazdıklarına bakılırsa eski BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin bir ses kaydının yayınlanması bekleniyor.
25 Mart'ta yayınlanacağı söylenen Yazıcıoğlu kasetinde, Başbakan Erdoğan'ın "Muhsin Yazıcıoğlu'na suikast düzenleyecekler, düzenleyeceklerse düzenlesinler. Bana ne, hak etti. Gereken neyse bunu yapsınlar" dediği iddia ediliyor.
Cemaat şimdiden "Yazıcıoğlu'nun ölümünde Erdoğan'ın bizzat parmağı var" söylentisini yaymaya başladı.
Nitekim hükümete yakın Yeni Şafak gazetesi de bugün "Kumpası Böyle Kuracaklar" başlığıyla şu ifadeleri kullandı: "Paralel yapının, 'Erdoğan, Hayrettin Karaman'dan fetva aldı. Yazıcıoğlu'nun infaz emrini verdi' yalanı için düğmeye bastığı ileri sürüldü. İddiaya göre örgüt, BBP lideri Destici'nin Karaman'la yaptığı görüşme kaydına montaj yapacak."
YAZICIOĞLU'NUN ÖLÜMÜNE FETVA MI VERİLDİ
Yazıcıoğlu iddiasıyla ilgili ilginç bir konu daha var. Başbakan Erdoğan'ın sözlerine çok kıymet verdiği, ilahiyatçı yazar Hayrettin Karaman, 17 Aralık operasyonundan iki gün sonra çok tartışılan bir yazı kaleme aldı. Yeni Şafak'taki köşesinde Karaman şu satırlara yer verdi:
"Mecellemizin 26. Maddesi şöyle der: 'Zarar-ı âmmı def'içün zarar-ı hâss ihtiyor olunur'.
Gençler de anlasın diye günün diline çevirelim.
Kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir.
Siyasette olan selim akıl ve kalb sahiplerine de bu kuralı hatırlatıyor ve örnek olarak merhum şehid Muhsin Yazıcıoğlu'nu dua ile anıyorum."
Cemaat yazarları, Karaman'ın bu ifadelerinin Yazıcıoğlu'nun öldürülmesine "caiz" fetvası anlamına geldiğini söyledi.
Tartışmalar tam gaz devam ederken Twitter'da Fuat Avni adıyla Başbakan ve Başbakanın tüm yakın çevresi hakkında çok ilginç bilgiler veren kişinin yazdıkları, 25 Mart'ta nasıl bir sürprizle karşılaşacağımızın habercisi gibiydi.
Cemaat'e yakın olduğu anlaşılan ve kısa sürede 200 binden fazla takipçiye ulaşan bu hesaptan AKP içinden birçok kulis bilgisi paylaşılıyordu. Öyle ki Obama-Erdoğan görüşmesinin özel detayları bile medyaya yansımadan günler önce bu hesaptan duyurulmuştu.
"BEYEFENDİ HABERDARDI"
Fuat Avni adlı hesaptan 21 Şubat 2014'te "Alın size turpun en büyüğü Muhsin Başkan'ın öldürülmesinden Beyefendi haberdardı. Bunu devletin bekası için kabullenmişti. Beyefendi'nin en büyük korkusu bunu bildiğine dair ses kaydının ortaya çıkacak olması." şeklinde atılan tweetler tartışmayı bir kez daha ateşledi.
Fuat Avni adlı kişi, açtığı blog sitesinde Yazıcıoğlu olayının detaylarını anlattı.
Operasyonel olaylarda kullanılan kişilerden biri ile tanıştığını belirten Fuat Avni, bu kişinin kendisine "Ankara‘da bir hakim Kozmik Oda‘ya girmeden evvel biz girdik. Orayı temizlememiz istendi. Üç kişi geceli gündüzlü temizlik yaptık. Fakat başımıza bir şey gelir korkusuyla bir çok belgeyi de yedekledik. Hepsi elimizde. Uzun zamandır operasyona bizi göndermiyorlardı. Bir kaç ay evvel ekipteki bir kaç kişi yeni bir infazı konuşuyorlardı. Ne oluyor diye sorunca, -abi şu meşhur gizli tanık namussuzunu ortadan kaldırmazsak bir numarayı bile deşifre edeceğim demiş,- dediler. Meşhur gizli tanık dedikleri maalesef Muhsin Yazıcıoğlu'ydu. Herkesin güvendiği tek siyasetçi olduğundan bir çok belge ona giderdi." dediğini aktardı.
Fuat Avni devamını şöyle anlattı:
"Gelelim zatın anlattıklarına… ‘Abi Muhsin Başkan‘ı öldüreceklerini anlamıştım, günlerce uyuyamadım’ dedi.
‘Sonra bir gün ekibe acil hareket emri geldi. Helikopterle M. Başkan‘ın öldürüldüğü yere geldik. İnfaz çoktan gerçekleşmişti ve bizden olay yerini temizlememiz istenmişti.’ O gün daha dün gibi aklımda: ‘olay yerini temizlerken kayda aldım her şeyi’ dedi. Gözyaşları içinde dinledim onu. Merak etme ne yapabileceğimize bakalım, ben sana rapor alacak birilerini bulurum inşaallah dedim. Elindeki bilgi ve belgelere gelince onları da güvendiğimiz birilerini bulursak bir şekilde verelim. Hatta o gün aklıma Taraf gelmişti.. Günlerce güveneceğimiz bir mecra bulmaya çalıştım. 2007‘den beri Başbakan ve etrafındaki kimseye güvenmiyordum. Hayatımın en büyük hatalarından birini o günlerde yaptım. Emniyet istihbarattaki birine durumu anlattım. Teyit edelim anlattıklarını dedi.
Bir tarihte karar kıldık. Benim ofiste onları buluşturdum. İstihbarattan 3 kişi geldiler. İçlerinde sadece arkadaşım olanı tanıyordum. Bana anlattıklarının aynısını onlara anlatmaya başladı. Biri sadece izliyor öbürü not alıyor diğeri de dikkatle sorguluyordu. Görüşmeden 3 gün sonra ofisime geldiler. ‘Anlattıklarının hepsi doğruymuş belgeleri ondan alacağız merak etmesin raporu da ayarlıyoruz’ dediler. Kozmik Oda‘daki bilgiler Muhsin Başkan‘ın vefatıyla ilgili bilgi ve görüntüler bu kişilere verilmiş oldu. Peki belgelerin akibeti ne oldu? Meğer bana gelen istihbaratçılar K.Özdemir‘in (Kemalettin Özdemir) yıllardır beraber oldukları ve onu efsaneleştiren kişilerden bazılarıymış. Ne kadar bilgi, belge, görüntü varsa K.Özdemir‘in eline geçmişti. Bunu aylar sonra B. Atalay bazılarımızın olduğu ortamda bizzat söyledi. ‘Sizden hiç bir şey olmaz K.Özdemir olmasaydı değil siz, ben, Beyefendi bile içeri girecekti’ deyip kendisine ulaşanları açıklamıştı. Bir şey daha: çok önemli bazı siyasetçi, iş adamı, bürokrat, yargı mensubu kişilerin kasetleri de kozmik odadan onların eline geçmişti.
Alın size turpun en büyüğü Muhsin Başkan‘ın öldürülmesinden Beyefendi haberdardı. Bunu devletin bekası için kabullenmişti.
Beyefendi‘nin en büyük korkusu bunu bildiğine dair ses kaydının ortaya çıkacak olması. Korkunun ecele faydası yok. Allah Kadir-i Mutlak…"
Cemaat'e yakın bu kişinin anlattıklarına bakılırsa olay sadece Muhsin Yazıcıoğlu'nun ses kaydı ile de sınırlı değil. Görüldüğü gibi yazının içeriğinde Kozmik Oda'dan birçok belgenin dışarı çıkarıldığı da anlatılıyor. Hatta birçok siyasetçiye ait olduğu iddia edilen kasetlerin de Kozmik Oda'dan sızdırılarak Kemalettin Özdemir'e yakın olan istihbaratçıların eline geçtiği belirtiliyor.
Kemalettin Özdemir Cemaat'ten ayrılarak AKP saflarına katılan isimlerden biriydi.
Anlatılanlara bakılırsa Cemaat özetle Kozmik Oda'dan siyasetçilerin kasetlerinin çıktığını, Ergenekonvari bir yapının Muhsin Yazıcıoğlu'nu infaz ettiğini, Kemalettin Özdemir ve Başbakan'ın da bu yapı ile işbirliği içinde olduğunu söylemek istiyor.
Peki bu yazılanlar yeni bir operasyon hazırlığı mı, yoksa yeni bir algı operasyonu mu?
Tecrübelerimizden yola çıkarak bu sorunun cevabının da "Zaman"la ortaya çıkacağını söyleyebiliriz. Biraz sabır...
http://www.odatv.com/n.php?n=muhsin-yazicioglunu-erdogan-oldurdu-diyecekler-0903141200