CHP lideri, gündemdeki dava için SÖZCÜ’ye konuştu


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,  önceki gün açıklanan Yüksek Askeri Şûra  (YAŞ) kararları ile bugün açıklanması beklenen “Ergenekon Davası”yla ilgili  “yasaklama kararları” ve mahkemenin muhtemel kararlarını SÖZCÜ’ye değerlendirdi.
Kılıçdaroğlu, “Silivri’den adalet bekleyenler yanılıyor” dedi. Silahlı Kuvvetlerin gelenekleriyle oynanmasının da ülkeye zarar vereceğini söyledi.
Son üç yılda sadece 4 gün tatil yaptıktan sonra Ankara’ya dönen ve yoğun bir gündem içinde çalışmalarını yürüten  CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, SÖZCÜ’nün sorularını şöyle cevaplandırdı:
Adalet dağıtacağını kimse beklemesin
“Ergenekon olarak bilinen ve 275 kişinin yargılandığı davanın kararlarının açıklanması bekleniyor. Silivirde adalet bekleyenler yanılıyorlar. Çünkü o mahkemeler, siyasi otoritenin emrinde olan mahkemeler. Bugüne kadar tutuklamaları, verdikleri kararlarla bunu kanıtladılar. Dolayısıyla Silivri mahkemelerinin adalet dağıtacağını kimse beklemesin.
Silivri’de sağlıklı bir yargılama yapılmadığı gibi,  hukuk hep ihlal edildi.Yargı  süreci- sanık sürecinin ötesinde davanın, bir kan davasına dönüştürüldüğünü herkes biliyor.  O yüzden bbu mahkemelerden adalet çıkmaz..
Sıkıyönetim ve DGM gelenekleri
Sıkıyönetim dönemindeki mahkemeler, Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) gelenekler bu mahkemede aynen devam ediyor.  Gizlilik kararı alınmadığı sürece mahkemeler açıktır. Her yurttaş yargılama sürecini dinleyebilir, izleyebilir.  Şimdi, 12 Eylül 1980 döneminhdeki Sıkıyönetim mahkemelerinde bile olmayan bir ilke Silivri mahkemesi imza attı. Sanık yakınlarının da duruşma salonuna girişlerini yasakladı.
İnsanlarla ilgili mahkeme karar verecek.  Eşyleri, çocukları, kardeşleri, baba ve anneleri mahkemeye gidip kararı dinlemek istiyor. Ama onlara ‘hayır siz kararı dinleyemezsiniz’ diye yasak getiriliyor. Bunun ne hukukta, ne de vicdanda yeri yoktur.
Vali yasaların üstünde mi?
Başka önemli nokta yargının kararını vali açıklıyor.  Anayasada toplantı gösteri yürüyüşü hakkı var. Ama  İstanbul Valisi, ‘mahkeme salonuna girmelerini bırakın insanların mahkeme salonu dışında bulunmalarını bile istemiyor ve ‘Ben yasakladım’ diyor.  Soruyorum, ‘siz, yasaların  üstünde bir göreve, yetkiye mi sahipsiniz?’  Böyle şey olmaz.
Duruşma salonuna  yargıç karar aldı girişi yasakladı. İyi de mahkeme salonunun çevresini niçin yasaklıyorsunuz?  Üstelik böyle bir yargı kararı da yok.
Polis Devletine gidiyoruz
Polisi kullanarak, Silivri’ye gitmek isteyenlerin üzerinde baskı kuruluyor. Siyasi iktidarın  baskısı toplum üzerinde  hissettiriliyor.  Demokrasiden hızla uzaklaşıyoruz ve polis devletine doğru gidiyoruz.
Önümüzdeki süreçte en büyük tehlike üniversitelere polisin sokulmasıdır.  Bu konuda hükümeti uyarmayı da bir yurttaşlık görevi olarak biliyorum. Sağlıklı işleyen demokraside vatandan en az polisle karşı karşıya gelir.  Ama bugün sokağa çıktığımızda önümüze önce polis çıkıyor.  Bu gerçeği artık bütün dünya biliyor.
Milletvekillerimiz izleyecek
Duruşmayı izlemek için CHP milletvekilleri  Silivri’de olacaklar. Biz,  yargılama aşamasında haksızlığa uğradığını söyleyen tüm yurttaşların duruşmalarını izliyoruz. Silivri’de haksızlıklar çok açık. Buradaki duruşmaları da arkadaşlarımız yakından izliyorlar .
Anayasa’da ‘seyahat hakkı’ diye bir hak var. İnsanlar  Silivri’ye gidebilirler. Şiddete başvurmadığı sürece her yurttaştın eylem yapma hakkı da var. Gidende silah yoksa, herhangi bir saldırıları yoksa gider, duruşmayı izleyebilirler. Bu da en doğal hakkı.  Bu, demokrasilerde olmazsa olmaz kurallardan birisidir.
Suçlamak değil, kutlamak gerekir
Haksızlıklar karşısında bir toplumun suskun kalmasını sağlamak, o topluma en büyük haksızlıktır. Haksızlıklar karşısında itiraz edenler, aslında bütün dünyanın önünde Türkiye’nin onurunu kurtarıyorlar. O insanları suçlamak değil, kutlamak gerekiyor.  Bütün baskılara, şiddete, ölüme, yaralanmaya  rağmen insanlar hala haktan, adaletten yana söz ediyorlarsa o insanları bizim onurumuz olarak kabul edilmesi gerekir.
Orduyu siyaset giriyorsa
Ordu komutanlığı yapmayan, kendinden önce kıdemli komutanlara rağmen Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilen, Cumhurbaşkanı Gül’ün hemşerisi Orgeneral  Hulusi Akar’ın durumu da tartışma konusu oldu. CHP Genel Başkanı Kılıçdaoğlu, Askeri Şûra kararlarını şöyle değerlendirdi:
Yapılacak il iş gelenekleriyle oynamak
Hiyerarşik bir yapıyı oluşturan askeri yönetimin kuralları ve gelenekleri vardır. Bu sadece bizim ordumuz için değil, bütün ordular için geçerli kuraldır. Bu kurallar ve gelenekler o kurumların kültürü demektir. Siyasetin en az bulaşması gereken alan silahlı kuvvetlerdir.  O alana siyasetin girmesi, terfilere müdahale etmesi, gelenekleriyle oynaması kurum kültürünün yok olmasına yol açar.  Eğer bir siyasal iktidar kendi ordusunu düşman olarak görüyorsa ilk yapacağı şey o kurumun kültürüyle oynamak ve kültürünü yozlaştırır.
TSK’nın geleneğini yozlaştırıyor
AKP’nin yaptığı da budur.  Dolayısıyla YAŞ’ta alınan kararların, TSK’nın  kendi gelenekleriyle ve kültürleriyle ne kadar uyumlu olup olmadığı önümüzdeki süreçte tartışılacaktır.  Kurum kültürüyle oynamak o kuruma büyük zarar verir. Moral gücünü zayıflatır. Bugün geldiğimiz noktada Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bile Türkiye’nin silahlı güçleriyle alay eder noktaya gelmiştir. Komutanları hapiste, gelenekleriyle oynanmış, siyaseteni hemen hemen  her alana müdahale ettiği bir ordu sağlıklı bir yapılanma içinde olamaz.
AKP, kendi devletini oluşturdu      
Ordu bir profesyonel meslek kuruluşudur. Bütün dünya ordularının kuralları, bir ölçüde mesleki açıdan bizim ordumuzu için de geçerlidir. Belli bir hiyerarşisi vardır.  Ordunun, siyaset dışında olması esastır. Bu konuda Türkiye’de  tam bir görüş birliği var.
Ama ‘ordunun siyaset üzerinde vesayetini kaldırdık’ diyerek kendi sivil vesayetini  topluma kabul ettirmeye çalışan anlayışa da karşıyım.  AKP kendi siyasal görüşlerini, ideolojini topluma zorla kabul ettirmeye çalışıyor. AKP artık kendi devletini oluşturdu.
Valisiyle, kaymakamıyla, askeriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversiteleriyle kendi devletini oluşturdu. Farklı görüşlere yer vermiyor,, onları dinlemiyor. Baskısı  bir polis Devleti kuruyor. Orduyu da kendine göre şekillendiriyor. Oysa orduların gelenek ve kuralları vardır. Bu gelenek ve kurallar ordunun moral değerleriyle birlikte değerlendirildiğinde daha güçlü , saygın, siyasete bulaşmamış,  ülkenin çıkarları bağlamında, dünyayı sorgulayan bir ordu ortaya çıkar.”

,

0 comments

Write Down Your Responses

About Me

Powered by Blogger.

Blog Archive