Yalçın Akdoğan’dan İhsan Dağı’ya yanıt
Zaman gazetesi yazarı İhsan Dağı
dünkü köşesinde; AKP’nin dış politikasına yönelik sert eleştiriler getirmişti.
Odatv’de haberleştirdiğimiz yazıda; Zaman yazarı Dağı AKP’yi diğer ülkelere
“rejim ihraç etmekle” suçlamıştı.
Zaman yazarına yanıt Başbakan
Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’dan geldi. Yeni Şafak gazetesinden
“Yasin Doğan” takma adıyla yazılar kaleme alan Akdoğan, “Rejim mi ihraç
ediyoruz?” başlıklı yazısında Zaman yazarına yanıt verdi.
İşte “AKP’nin Cemaat’e yanıtı”
şeklinde de okuyabileceğimiz o yazı:
“Refah Partisi'nden
hoşlanmayanların ileri sürdüğü iddialardan birisi, 'rejim ithal etme'ydi. RP'nin
İran'dan veya Suudi Arabistan'dan rejim ithal edeceği, İslami devlet düzeni
kuracağı, şeriatı getireceği gibi söylemler geliştirilirdi. O gün 'Mollalar
İran'a' başlığı atan Kemalist gazeteler bugün İran'dan gelenleri ağırlama
merkezi gibi çalışıyor, hükümetin aleyhine olan her türlü İranlının görüşünü
baş köşeye taşıyor.
İç siyasette irtica yaygarası
yapanlar dışpolitikayı da 'İslamlaşma fobisi' üzerinden okuyordu. Hiçbir
gerçekliği olmayan bu iddiaları yapan zihniyet zaman içinde Türk siyasetinde marjinalliğe
mahkum oldu. Ne Türkiye rejim ithal ederek İran veya Suudi Arabistan'a dönüştü,
ne de içsiyasette bu söylemler ciddi bir karşılık buldu…
DÜN RP’YE BUGÜN AKP’YE…
O gün RP'ye 'rejim ithal etme'
yakıştırması yapanlar bugün AK Parti'ye 'rejim ihraç etme' suçlaması
yapıyorlar. O günkü kaygının temelinde şeriat korkusu veya bu korkuyu istismar
etme düşüncesi vardı. Peki bugün hangi kaygıyla veya korkuyla hareket ediliyor?
AK Parti nasıl bir anlayışı veya rejimi ihraç etmeye çalışıyor?
AK Parti ile Türkiye'nin laik ve
demokratik karakteri değişmedi. Aksine demokratik görünümü daha da güçlendi.
Değişen tek şey, AK Parti'nin Türkiye'nin yüzünü hem doğuya, hem batıya çevirmesi,
bu karakterini Müslüman bir ülke sıfatıyla öne çıkarması oldu.
Türkiye'nin üyeliğinden
hazzetmeyen bazı AB üyesi ülkelerin Türkiye'nin Müslüman karakterini bir sorun
olarak algıladığını biliyoruz. AB'nin evrensel değerleriyle değil din
taassubuyla meseleye yaklaşan ülkelerin bu tavrının yanlışlığı zaten sıklıkla
vurgulanıyor.
Türkiye'yi 'demokrat değil' diye
ötelemeye alışan Avrupalı ülkeler bu sorun ortadan kalkınca asıl niyetlerini
ortaya koydular, Müslüman vasfının altını çizdiler.
Ortadoğu'daki Müslüman ülkeler
ise Türkiye'yi laik diye ötelemeye alışmışlardı. Türkiye'nin hem Müslüman hem
demokrat kimliğini öne çıkarması bu ülkeleri batılılardan daha fazla rahatsız
etti. Oysa Türkiye'nin batıya Müslümanlık, doğuya laiklik ihraç edecek hali
yok. Ama Müslüman dünyasına demokrat görünümle çağrı yapma şansı var. Zaten
rahatsızlık veren de bu… Mısır'daki kısmi demokratikleşmeye bile tahammül
edilememesinin ardında Ortadoğu'ya yeni bir parametrenin girmesi, yani
halkların iradelerinin önemsenmeye başlaması yatıyor.
Türkiye'nin bölgesel
etkinliğinden rahatsız olan ülkeler öncelikle 'model ülke-örnek ülke'
köpürtmesi yaparak rahatsızlık uyandırmaya çalıştılar. Arap asabiyesi ve
gururunu tahrik eden bu söylemler, Türkiye'ye antipati duyulmasını sağlamaya çalıştı.
Bu yüzden AK Parti iktidarı sürekli olarak kendisini model veya örnek olarak
görmediğini ama dostane ve kardeşane işbirliğine açık olduğunu vurguladı.
Geçmiş zamanlarda Türk cumhuriyetlerinde estirilen 'Türkiye abilik taslıyor'
propagandasının benzerini Ortadoğu için devreye koydular.
Ardından 'Osmanlıcılık'
yakıştırmaları ile Arapların kaygıları kaşınmaya çalışıldı. Türkiye elbette
geçmişiyle gurur duyar ve tarihin kendisine yüklediği misyonu gözardı edemez.
Ancak bu geçmişi bugüne taşımak şeklinde romantik bir özlem veya başka ülkeleri
hizaya getirme çabası falan olamaz. İlişkilerin tarihi niteliğine yapılan
vurgular bu meyanda çarpıtılmaya çalışıldı.
Dışpolitikada eksen kayması
iddiaları, Türkiye'nin ilişkileri AB ve ABD ile güçlü tutması sebebiyle
karşılık bulmadı.
İKTİDARI ELEŞTİRENLER…
Dışpolitikada sıfır sorun
yaklaşımıyla geliştirilen açılımları eleştirenler bugün tam tersi şeyleri
söylüyorlar. Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerini derinleştirmesi sorun oldu,
Ermenistan açılımı sorun oldu, Gürcistan'dan Yunanistan'a kadar komşularla
yakınlaşma sorun oldu, İsrail'le işbirliği de sürtüşme de sorun oldu, Afrika
ülkelerine yöneliş sorun oldu, Libya-Mısır'la iyi ilişki kurma çabası sorun
oldu. Türkiye dünyanın hangi bölgesine uzansa, kiminle dostluk kurmaya çalışsa
muhalefet bunu bir sorun olarak gördü. Türkiye'yi içe kapamaya çalışan
anlayışın dış politikadan anladığı pasiflik, teslimiyet ve sıfır ilişkiydi.
Erdoğan Kaddafi ile niye görüştü diyenler, sonra Erdoğan Kaddafi'ye niye rest
çekti demeye başladılar. Oysa Türkiye dostluk elini uzatırken de iyi niyetli ve
haklıydı, hakikati haykırdığı ve tepki gösterdiği zaman da haklı. Türk
dışpolitikasını eleştirenler Türkiye'nin söylemlerinin haklılığına laf
söyleyemiyorlar.
İktidarın dışpolitikasının nereden
nereye geldiğini eleştirenler, muhaliflerin nereden nereye geldiğini iyi
görmelidir. Türkiye romantik veya duygusal değil rasyonelliği ve reel
politikayı gözardı etmeyen bir ahlakilik içinde hareket ediyor.”
0 comments
Write Down Your Responses