Emin Çölaşan'a gönderilen bir
AKP'liye ait seks kaseti işaret fişeğidir ve mahalli seçim süreci öncesinde
silahların çekildiğine ve kanın akacağına delalettir.
Keza Mehmet Baransu'nun
yayınladığı 2004 MGK toplantı tutanağı cemaat arşivinin devreye sokulduğunu
gösteriyor.
Sızdırılması beklenen kasetler
şayet Deniz Baykal örneğinde olduğu gibi hedefi onikiden yani lideri direkt
vuracak türden olursa AKP bundan olumsuz etkilenir. Ancak tersi olur ise böyle
bir servis MHP'lilerin kasetleri misali ters tepebilir ve AKP bu sızdırmaları
elindeki sınırsız medya imkanı ile pekala mağduriyete dönüştürülebilir.
Bizim tahminimiz seks
kasetlerinden ziyade kamuoyunu sarsacak telefon konuşmalarının sızdırılacağıdır
ki bunlar büyük yolsuzluklar olabileceği gibi PKK ile yapılan pazarlıklarla
alakalı da olabilir. Keza Başbakan'ın oğulları ve Deniz Feneri hırsızlarını
koruma bağlamında yapılan bazı konuşmaların sızması ihtimal dahilindedir.
Ricciardone ile beraber ABD
programını yapan Kılıçdaroğlu'nun seçim arifesinde Washington'da ağırlanması
küresel iradenin Tayyip'e alternatif arayışı olduğuna göre Erdoğan'ın deliğe
süpürülmesi bağlamında belden aşağı bazı atakların olması artık güçlü
olasılıktır. Cemaat ABD'ye rağmen Tayyip'e meydan okuyamayacağına göre Erdoğan
için zor günler başlıyor demektir.
Paşa paşa imzaya susanlar!
İki gündür savcıları gözlüyorum
kayıplar.
Sadece onlar değil sözde
demokratlar da oralı değil.
Konu malum Fethullah Gülen'in
tasfiyesi için MGK'da atılan imzalar ki bunun yalan olduğunu söyleyebilen
olmamıştır.
Taklit bir imzadan hareketle
benzer bir ithamla Türk Ordusunun şerefli mensupları hakkında iddianame
hazırlayanlar gerçek imzayı zerre umursamıyorlar ki sadece bu fotoğraf bile
Türk yargısının içler acısı halini gözler önüne seriyor.
Gelelim Tayyip Erdoğan ile Gül
Abdullah'ın tutumuna!
Her şey net, tıpkı Erbakan misali
paşa paşa imzaladılar MGK kararlarını!
İmzanın altında ne bir şerh ne de
ertesi gün bir itiraz!
Tablo bu ama sorsanız Erdoğan
demokrasi mücahidi!
Sen misin Koç'u sahiplenen!
İstiklal Mobilyaları ile
özdeşleşen Kayserili Boydak Grubunu biliyorsunuz.
Fethullah Gülenci olarak
bilinirler.
Ortanca kardeş Şükrü Boydak,
Cemaatın iş dünyası örgütü TUSKON'un yönetimindedir.
İşte bu grup rutin dışı olarak
vergi denetimine alındı.
Gerekçe mi?
Aynı zamanda Kayseri Ticaret
Odası Başkanı olan Hacı Boydak'ın Gezi ve Divan Oteli bağlamında hedefe
oturtulup üstüne gidilen Koç Grubuna yapılan haksızlığı eleştirmesi.
Her şey ortada dokunan yanıyor.
Bırakın muhalefet etmeyi
haksızlığı dillendirmek bile hedef olmaya yetiyor.
Anadolu beş bin yıldır böyle bir
baskı ve zulüm görmedi!
Medyada kim kimin adamı?
TAYYİPÇİLER: Mehmet Barlas, Rasim
Ozan Kütahyalı, Nagehan Alcı, Akif Beki, Mehmet Ocaktan, Abdurrahman Dilipak,
Salih Tuna, Mustafa Karaalioğlu, Ahmek Kekeç, Mahmut Övür, Abdulkadir Selvi,
Hayrettin Karaman, Engin Ardıç, Hasan Karakaya, Ali Karahasanoğlu, Alper
Görmüş, Emre Aköz, Ali Bayramoğlu, Nasuhi Güngör, Sevilay Yükselir, Orhan
Miroğlu, Cengiz Özdemir, Atilla Yayla, Ali Saydam.
FETHULLAHÇILAR: Nazlı Ilıcak,
Ekrem Dumanlı, Eyüp Can, Mehmet Baransu, Emre Uslu, Bülent Keneş, Tarık Toros,
Ali Bulaç, Doğu Ergil, Etyen Mahçupyan, Şahin Alpay, Fikret Ertan, Gültekin
Avcı, Nuh Gönültaş, Tamer Korkmaz, Adem Yavuz Arslan, Abdülhamit Bilici, Vedat
Bilgin, Mehmet Kamış, Mustafa Ünal, Erhan Başyurt.
GÜLCÜ'LER: Hasan Cemal, Fehmi
Koru, Ahmet-Mehmet Altan, Aslı Aydıntaşbaş, Mümtazer Türköne, Taha Akyol,
Amberin Zaman, Murat Yetkin, Hasan Celal Güzel, Hasan Bülent Karaman, Ahmet
İnsel.
Bu YSK ile temiz seçim olur mu?
Duydunuz mu Yüksek Seçim Kurulu
toplanmış ve karar vermiş.
Neye mi?
Belediye başkanlığına aday olacak
Bakanların istifalarına gerek yokmuş!
Buna göre Bakanlar bütün siyasi
kampanyalarını kırmızı plakalı araçlar, bakanlık personeli ve bütçesi ile
yapabilecek!
Söyleyin bu haksız rekabet değil
midir?
Dahası söyleyin lütfen böyle bir
kararı alabilen Yüksek Seçim Kuruluna güvenilebilir mi?
Muhalefete çağrımdır böyle bir
karara imza atan YSK ile seçime gitmek peşinen teslim olmaktır.
Yapılması gereken YSK'nın
taraflılığını kamuoyu baskısı ile tescil ettirip mensuplarını hizaya sokmak ve
seçim sonuçları bağlamında ilave önlemleri bugünden almaktır.
Ve son haber, Tayyip'e yakınlığı
ile bilinen yargıç Hakkı Manav dün YSK'ya üye yapıldı.
AKP ile Gülen Cemaati arasındaki
savaş giderek sertleşiyor. 'Yakacak arşiv yayına hazırlanıyor' haberimiz
doğrulandı. Peş peşe dosya ve kasetler ortalığa sürülmeye başladı
Başbakan Erdoğan ve AKP ile
Fethullah Gülen cemaati arasındaki gerilim tırmanıyor. Başbakan Erdoğan
dershanelerin kapatılması konusunda taviz vermeyince cemaatin elindeki arşiv
devreye sokuldu. Aydınlık'ın 25 Kasım günü manşetine taşıdığı "Yakacak
arşiv yayına hazırlanıyor" haberi doğrulandı. "El yakacak
arşiv"lerin yayınına başlandı.
Kaset yayınlansa dergaha giremez
İlk olarak MİT'in kod adla
mahkemelerden dinleme kararı çıkarması gündeme geldi. Arkasından piyasaya bir
kaset sürüldü. Birçok kişiye gönderildiği anlaşılan kasetin "el
yakacak" cinsten olduğu konuşuluyor. "Kaset yayınlansa birileri bir
daha dergaha giremez" deniyor. "Ahlak bekçiliğine soyunanlar meğer
kimlermiş" ifadeleri kullanılıyor. Gazeteci Emin Çölaşan'ın "Çok
önemli birinin en yakını" diye tanımladığı kaset için "Bu daha
başlangıç" yorumları yapılıyor.
Erdoğan imzalı MGK kararları
Kasetle ilgili tartışmalar
sürerken dün Taraf gazetesi 2004 yılına ait bir MGK kararını yayınladı. Kararda
"Fethullah Gülen grubunun faaliyetlerine karşı alınması gereken tedbirler
" yer alıyor. "Ağır yaptırımlar için eylem planı hazırlanması"ndan
söz ediliyor. Altındaki imzalar arasında Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül, Cemil
Çiçek, Mehmet Ali Şahin de var.
Söz konusu MGK kararının
yayınlanmasından sonra ortalık karıştı. AKP kulisleri hareketlendi. Bazı
AKP'liler "Bunlardan bizim hiç haberimiz olmadı" derken, bazıları
"Peki Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat davalarında insanlar niye içerde"
ifadelerini kullandı. Bazı AKP'lilerdeki tedirginlik ise arttı. "Ne
oluyor? Bu işin sonu nereye varacak? Kaset silahı şimdi bize mi dönüyor"
demeye başladı.
Sırada yolsuzluk dosyaları var
Aydınlık'ın edindiği bilgilere
göre sırada yolsuzluk dosyaları var. Önümüzdeki günlerde bir milyarlık bir
yolsuzluk dosyasının piyasaya sürülecek. Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili bu
dosya aynı zamanda "Dershane savaşı"na bir karşılık olacağı
vurgulanıyor.
Peş peşe kaset ve dosyaların
piyasaya sürülmesi ile birlikte Başbakan Erdoğan'ın yakın kurmayları ile
olağanüstü toplantılar yaptığı ve işin boyutunu öğrenmeye çalıştığı bildirildi.
"Yakacak arşivin" sızmasının önlenmesi için MİT'in de devreye
sokulduğu vurgulandı. Bu arada, cemaate yönelik "önleyici
operasyonlar"ın da gündeme geldiği, önümüzdeki günlerde cemaat örgüte
destek veren işadamlarına yönelik bir maliye operasyonunun gelebileceği
bildirildi. Operasyonun boyutunun açılacak arşive göre şekilleneceği öğrenildi.
Gülen'e yakın iş dünyası tedirgin
oErdoğan ile cemaat arasındaki
gerilimin artması cemaate yakın işadamlarını da tedirgin etti. Bugüne kadar
cemaate yakın duran işadamlarında yeni arayışlar gündeme gelirken, bazı
işadamlarının Hükümetin üzerlerine gelmelerinden tedirgin oldukları ifade
edildi. Daha önce Hükümete yakınlık nedeniyle kayıtlarında geniş davranan bu
işadamlarının defterlerini mali müşavirlere kontrol ettirdikleri belirlendi.
TUSKON: Dershanelerin kapatılması
tedirginlik yarattı
İçinde Gülen'e yakınlığı ile
tanınan işadamlarını barındıran Türkiye Sanayici ve İş adamları Konfederasyonu
(TUSKON) Başkanı Rıza Nur Meral de The Wall Street Journal'a yaptığı
açıklamada, "Dershanelerin kapatılacağının gündeme gelmesi iş dünyasında
büyük tedirginliğe yol açtı. Bu kurumların bir emirle kapatılmak istenmesi iş
dünyasının diğer mensuplarını endişelendiriyor. Şimdi, 'Yarın acaba sıra kime
gelir, hangi sektör yine bir emirle kapanır?' diye kaygılandırıyor" dedi.
Mehmet Baransu: Daha bavulu açmadım
MGK haberini yazan Taraf
gazetesinden Mehmet Baransu dün Twitter'dan yazdığı mesajlarda yeni belgeler
açıklayacağını duyurdu. Baransu'nun dünkü Twitter mesajları şöyle:
"Daha evdeki bavulu açmadım. Bu klasörde olan
belgeydi"
"Dubai'de ve bir başka yerde efsanenizi bitirecek hangi
pisliğe bulaştınız ve birileri iki yıl önce sizi tehdit edip kendi çizgilerine
getirdi"
"Yalçın Akdoğan: 2004 MGK kararı imzalar doğru ama yok
hükmündedir demiş. Kendisine hatırlatayım. MİT cemaat fişlemelerini neye göre yapıyor."
"Yalçın Akdoğan da kamuoyuna yakında bazı şeyleri açıklamak zorunda
kalacak. Suat Kılıç'la birlikte. Bunu da not edin." "Kayınpeder ve
eniştenle devleti soy. Buradan ahlak dersi ver. Yok öyle! Vergilerimin hesabını
vereceksiniz hırsızlar."
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/28345-erdogan-gulen-savasi-siddetleniyor-cemaat-arsivlerini-acacak.html
Cemaat, Başbakan Erdoğan'a
Avrupa'daki gazetesinden bu sözlerle seslendi.
Fethullah Gülen cemaati ile AKP
arasındaki dershane savaşına, Avrupa Zaman’da yayınlanan “Hizmet AK Parti ve
Eleştiri Küldürümüz” başlıklı yazı ile ilgili ilginç bir yorum geldi.
22 Kasım 2013 tarihiyle internet sitesine konulan yazıda,
Hazreti Ömer’in, “Ben doğru yoldan ayrılırsam ne yaparsınız?” sorusuna,
cemaatin verdiği, “Seni kılıçlarımızla doğrulturuz” cevabı hatırlatıldı. Bunun
tüm müslümanlar tarafından örnek alınması gerektiği vurgulandı.
“ERGENEKON’DA SİZE YARDIM ETTİK”
Kendilerine “Hizmet” diyen
cemaatin, AKP iktidarına uzun süre destek verdiği, cemaat desteği sayesinde
Türkiye’nin dünyada yıldızı parlayan, sürekli büyüyen bir ülke olduğu öne
sürüldü. Ayrıca, bu destek “Darbeci askerlere, Ergenekoncuları ve AK Parti’yi kapatma
davasına karşı da Hizmet kendini riske edecek kadar destek verdi” diye
açıklandı.
AKP ile cemaatin ters düştüğü iki
olay ise şöyle sıralandı;
“Hizmet ile Ak Parti’nin tezada
düştüğü ilk ciddi olay Mavi Marmara olayıdır. Hükümetin barış ve diyalog söylemlerine
aykırı, dünya dengelerini de hesaba katmayan bu olay sonrasında tırmanan
gerilim Hocaefendi’nin ‘izin alınmalıydı’ sözleri ile düşmüş ve bu tavır o gün
Bülent Arınç tarafından da doğru bulunmuştu.”
“İkinci ayrışma noktası ise ülkenin askeri ve derin vesayetten
kurtarılması idi. Bu konuda bir çok mevzuat değişikliği yapılabilecekken
yapılmadı. İş görüntüde bırakıldı. Mesela Uludere’nin bile hesabı sorulmadı.”
“SINIRA EL KAIDE’YE GETİRDİNİZ”
Yazıda, 12 Eylül 2010
referandumunda elde edilenlerden de dönüş sinyalleri alındığını ve HSYK’nın
şimdiki halinin hükümet tarafından değiştirilmek istenmesine eleştiri
getirildi. AKP’nin Suriye politikası da, “Sınırımıza El Kaide’yi getirdiler”
diye eleştirildi.
Gezi olaylarında Başbakan
Erdoğan’ın tavrının olayı büyüttüğü belirtilirken, “Başbakan Erdoğan eski
misyonuna geri dönmelidir. Ölümüne iç ve dış barış için mücadele vermelidir”
görüşüne vurgu yapıldı.
Yazıda şöyle devam edildi:
“Beş Eğitim Bakanı’nın değiştiği
12 yıllık Ak Parti iktidarında eğitimin problemli yapısına neşter vurulmuş
değildir. Neşter vurmak yerine, şimdi bir de bu yaraya merhem olmaya çalışan
dershaneler kapatılmak istenmektedir. Ergenekoncuların, PKK’nın desteklediği bu
karar, tatmin edici gerekçe açıklanmadan kamuoyuna rağmen yapılmak
istenmektedir. ‘Referandum yapılsın’ teklifi ise hiç duyulmamaktadır. Hizmet,
Ak Parti’ye veya Başbakan Erdoğan’a karşı değildir. Yanlış bulduğu politikalara
itiraz etmekte, ülkenin selameti için kendini ortaya koymakta, yukarıda Hz.
Ömer’in övdüğü örnek tavrı sergilemektedir.”
İngiliz Financial Times gazetesi,
Başbakan Erdoğan'ın son 10 yıllık siyasi sürecini değerlendiren iki analize yer
verdi.
Gazetenin Türkiye muhabiri Daniel
Dombey, kaleme aldığı “Erdoğan bilinmeyen sulara yöneliyor” başlıklı yazısında,
Türkiye'nin bir geçiş süreci ile karşı karşıya olduğunu dile getirdi.
Geçtiğimiz ekim ayında Erdoğan'ın
Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan ilk kıtalararası deniz altı tünelini
hizmete açtığını bunun da şehrin ve yeni Türkiye'ye hizmetle ilgili çok
sayıdaki değişimden biri olduğu yorumunu yapan Dombey, şöyle devam etti:
'Erdoğan'ın inşaa ettiği Türkiye bu. 81 ilin birçoğunda onun hırslarının elle
tutulur bir biçim aldığını görebilirsiniz. Bir sürü göz, yabancı ve yerli,
dünyanın fırsatı, Avrupa, Asya, Afrika ve Ortadoğu arasında 76 milyonun
yaşadığı 800 milyar dolarlık gıpta edileceği bir yer. Erdoğan'ın amacı 2023
yılına kadar Türkiye'yi dünyanın en büyük 10. ekonomisi haline getirmek. Bu da
yılda yüzde 15 büyüme gerektirir, erişilemez gibi görünüyor.”
Bu seneki Gezi olaylarının
Türkiye'nin siyasi öngörülemezliğini gösterdiğini savunan yazar, protestolardan
sonra insanların öfkelerinden biraz yatışmış olabileceğini ancak bu anlaşmazlığın
hatıralarının ise geçmeyeceği yorumunu yaptı.
Dombey, yazısının sonunda şunları
kaydetti: “Erdoğan'ın posterleri hemen hemen her yerde ancak ülkenin yönü onun
planladığı yöne doğru gitmeyebilir. Ekonomik ve politik olayların arasında
Türkiye kendini sıkıntılı sularda bulabilir.”
'ERDOĞAN: TÜRK ULUSUNU BÖLEN ADAM'
Gazetenin eski Türkiye muhabiri
Leyla Boulton ise 2003 yılında ayrıldığı Türkiye'nin değişen yüzünü 'Erdoğan:
Türk ulusunu bölen adam' başlıklı analizinde anlattı.
Başbakan Erdoğan'ın cesur bir
reformcudan hırçın bir otoritere dönüşür göründüğü ifade edilen yazıda Gezi
protestolarının 10 yıl önceki Türkiye'yi ne büyük ölçüde değiştirdiğine dikkat
çekildi.
Boultan, yazısında şu ifadeleri
kullandı: "Yüzleşmenin iki baş karakteri var: daha zengin, bir bakıma daha
protesto eğilimli, orta sınıf ve ülkenin ilk son 10 yıldır demokratik seçimle
iş başına gelen tek partili hükümeti. Kısmen Erdoğan'ın başarısı. Mirasının
diğer unsurları, evler, yollar ve herkese ücretsiz sağlık hizmeti ile hala bu
popüler politikacı, önümüzdeki yıl ki seçimleri kazanmayı garanti ediyor."
Son Türkiye ziyaretinde 10 yıl
öncesine göre Erdoğan'a olan ilginin değiştiğini gözlemediğini belirten
Boultan, 10 yıl önce ona kollarını açarak karşılayan Türklerin şimdi Başbakan'a
karşı yabancılaştığını düşündüğünü ifade ederek bir liberalin 'onun demokrat
olduğunu düşünmüştük ama o despot biri haline geldi' açıklamasını aktardı.
Boultan ayrıca, Erdoğan'ın
demokratik olmayan tutumunun partinin kurucuları arasında yer alan
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'tan bile
itirazlar yükseldiğine dikkat çekti.