Fethullah Gülen barış çubuğunu uzattı ama
Fethullah Gülen, AKP ile Cemaat arasındaki çekişmeyle ilgili
yeni bir açıklama yaptı. "Kimsenin kendi devletiyle ve başındaki
iktidarıyla savaşma gibi bir niyeti yoktur; bunu öyle göstermek isteyenler
-zannediyorum- ortada söz getirip götüren fitneciler, fesatçılar mekirciler, keydciler
ve hud'acılardır." diyen Gülen'in konuşmasında tarafları sukunete davet
etti.
"Kopma ve parçalanmayı hızlandırmamak için bazıları
sineye çekmeli ve karakterleri itibarıyla oldukları yerde durmalılar"
diyerek tarafları sukunete davet Gülen'in konuşmasından satırbaşları söyle:
Haince sözler
*Şimdilerde de Kur'anî bir makuliyet etrafında bir araya
gelmiş fedakâr insanlar hakkında "örgüt" sözleri ediliyor.
Müslümanların bunu yapacaklarını zannetmiyorum. "İhtimal ki, birileri
birilerinin adını kullanmak suretiyle bunu yayıyorlar!" diyerek bir kere
daha meseleyi hüsn-ü zannıma bağlıyorum. "Örgüt" diyenlerin sözlerine
müsaadenizle "haince" diyeceğim. Esasen resmî örgütler var. 30-40
senedir Kürt'üyle, Türk'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Zaza'sıyla (bir bütün
oluşturan) Anadolu insanının başına bela olmuş, dış mihraklı bir kısım fitne ve
fesat ocakları.. "örgüt" onlar.
Milli Görüş'e de örgüt demek zorundasınız
*Bir duygu-düşünce etrafında bir araya gelmiş insanlara
karalayıcı mahiyette böyle bir nam taktığınız zaman, kendilerine göre bir
anlayış, bir dünya görüşü, bir felsefe etrafında Muhammed Raşid Efendi
hazretleri gibi büyük bir zata bağlanmış olan pırıl pırıl insanlardan oluşan
Menzil Cemaati'ne de "örgüt" deme mecburiyetinde kalırsınız.
Türkiye'de yalancı bir şafağın atmadığı bir dönemde yüzlerce Kur'an kursu açan
Süleyman Efendi Hazretleri'ne saygılarından dolayı, onun etrafında kümelenen,
Kur'an kursları açan, yurt dışında da açılımlar yapan insanlara da
"örgüt" deme mecburiyetinde kalırsınız. Dahası, Milli Görüş'e de bir
"örgüt" deme zorunda kalırsınız.
'Muhataplarım keşke mümin olmasaydı'
*Bir lokma yemeği yutmadan evvel çiğnemek ne ise, konuşmadan
evvel düşünmek de odur. Keşke muhataplarım mü'min olmasaydı, daha rahat olurdum
ben. Bir mü'min öyle lambur lumbur konuşmamalı. Ağzından çıkan şey, mü'mince
olmalı, yere düştüğü zaman da tertemiz vicdanlar tarafından kabul kapıları ona
açılmalı; "Yahu ne iyi ettin de bizim eksiğimizi, gediğimizi, yanlışımızı
söyledin!" dedirtmeli.
2004'teki MGK'ya imza atanları affetti
2004'teki MGK kararıyla ilgili Hudeybiye teşbihi yaparken, o
arkadaşların askerlerle ve o günkü idarede bulunan kimselerle beraber o
meseleye imza atmalarını, şartlar ve konjonktürün gereği olarak, tıpkı
Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) bir gaileyi ucuz atlatma adına
geriye adım atması gibi ele aldım. Hem de şu cümleyle dedim: "Bazen geriye
bir adım atmak, ileriye on adım atma değerindedir." Mesele siyakı ve
sibakıyla ele alındığı zaman görülecektir ki, esasen orada imza atan
arkadaşları korumaya ve mazur görmeye matuf bir ifade tarzıydı o.
'Kolum kanadım kırıldı'
Evet, o sohbette "Kolum kanadım kırıldı!" da
dedim; zira o imzadan sonra birileri, bazı işgüzarlar, o meseleyi uygulayıp
durmuşlar, fişler falan olmuş, devam etmiş. Keşke orada Allah'ın izniyle makul
atlatıldıktan sonra bu mesele devam etmeseydi; duyduğumda "Kolum kanadım
kırıldı!" dedim, bunu da başka türlü anladılar. Bu Hudeybiye örneğinde,
MGK'da "imza atanlar"ı, "müşrik" olarak anlamak mümkün
müdür? Peygamber kim orada? Oysa ki, orada onlara Peygamber yolunda hareket ediyor
gibi bir bakma vardı.
0 comments
Write Down Your Responses