HAKAN ŞÜKÜR İSTİFA ETTİ
AKP İstanbul milletvekili eski
futbolcu Hakan Şükür AKP'den istifa etti.
Şükür'ün cemaate yakınlığı ve
özellikle dershanelerin kapatılması tartışmasında Erdoğan'la ayrı düştüğü
biliniyor. Şükür'ün istifası bu nedenle hükümetle cemaat arasındaki gerilime
bağlanıyor.
Şükür, istifasıyla ilgili bir
açıklama yaptı. "AK Parti’den üzülerek istifa ettiğimi, milletin vekili
sıfatıyla siyasi hayatıma bağımsız olarak devam edeceğimi bildiriyorum. Aziz
milletimizin dualarını bekliyor ve hepsine teker teker en derin selam ve
hürmetlerimi sunuyorum." diyen Hakan Şükür'ün açıklamasının devamı şöyle:
"DERSHANELERLE
BİRLİKTE TAKINILAN TAVIR RENCİDE ETTİ"
"Son günlerde
yaşanan ve vicdan sahibi herkesi derinden üzen bir kısım gelişmeler üzerine
aşağıdaki açıklamayı yapma zarureti hâsıl oldu. Öncelikle şunu ifade etmeliyim
ki politika benim hiçbir zaman birinci önceliğim olmadı. Ama Sayın Başbakan’ın
samimi davetini geri çevirmek temsil ettiği makama ve şahsına olan saygımdan
ötürü yakışık almazdı. Ailemin de destek ve dualarını alarak Sayın Başbakan’ın
davetini kabul ettim. Ak Parti son 11 yılda Türkiye’de çok önemli başarılara ve
reformlara imza attı. Ancak dersanelerle başlayan süreçte takınılan anlamsız
tavırlar pek çok vicdan ehlini rencide etti.
Türkiye’de eğitimin halledilmesi
gereken onlarca problemi varken, sanki sorunun tek kaynağı dersanelermiş gibi
göstermek hakperest bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşım tarzı partinin 11 yıldır
temsil ettiği çizgiyle örtüşmemektedir. Daha önce, gösterilen tepkilerden ötürü
bazı kararlarından dönme erdemi gösteren Sayın Başbakan’ın bu konudaki bütün
ısrarlı anlatımlara, sitemlere ve taleplere kulaklarını tıkamasını anlayabilmiş
değilim.
"DERSHANELERİN
KCK'YA BENZETİLMESİ HİÇ HOŞ DEĞİL"
Dersaneler konusunun samimi
insanların taleplerine kulak verilerek olumlu bir noktaya geleceği ümidini
bugüne kadar besledim. Bunu beklerken dersanelerin benim de bulunduğum bir
ortamda KCK yapılanmasına benzetilmesi ve özür dilenmek bir yana bu
açıklamalara Sayın Başbakan ve parti yönetimi tarafından bir tepki verilmemesi
vicdanımı derinden yaralamıştır. Bu tartışmanın daha sonra başka alanlara
çekilmesi de hiç hoş olmamıştır.
Ben yirmi seneden fazla bir
süredir hizmet hareketini ve Muhterem Hocaefendi’yi tanıyor ve seviyorum. Referandum
başta olmak üzere milletin hayrına gördükleri bütün meselelerde hükümeti var
güçleriyle destekleyen, kapı kapı dolaşıp insanları ikna eden, yurt dışından
binlerce insanı fedakârca oy kullanmaları için taşıyan, AK Parti kapanmasın
diye dualar eden bu samimi insanların şimdi düşman muamelesine tabi tutulması
en hafif tabirle vefasızlıktan başka bir şey değildir.
Dersaneleri kapatılan, mensupları
devlet dairelerinden tasfiye edilen, parti yöneticilerimiz tarafından
ahlaksızlık olarak nitelenen fişlemelere ve baskılara maruz kalanlar bu
milletin evlatlarıdır. Buna rağmen bu insanların sanki karanlık işler içinde
olduklarını ima eden yayınlar, bu yönde atılan iftiralar, ithamlar maalesef bir
aymazlık örneği olarak tarihe geçecektir. Hele yeni yeni tedavüle sokulmaya
çalışılan 'örgüt' kelimesinin bu gönüllüler hareketi için kullanılmaya
çalışılması amacın sadece dersaneleri kapatmak olmadığı düşüncesini de akıllara
getirmektedir.
"MUHTEREM HOCA
EFENDİYE MESNETSİZ İFTİRA"
Bazı çevrelerce moda bir tabir
haline getirilen, 'Bazıları rahatı görünce değiştiler' ifadesiyle hizmet
hareketi mensuplarının kastedildiğine dair yorumlar yapıldı. Ben Sayın
Başbakan’ın böyle bir kasıt içinde olacağına ihtimal vermek istemiyorum. Ama bu
yorumlar doğruysa milyonlarca fedakâr insanın hakkına girilmiş olmaktadır.
Dünyanın dört bir yanında milletimizi, bayrağımızı temsil adına karın tokluğuna
bir bursla, dünyevi hiçbir beklentiye girmeden hizmet veren insanlar mı rahatı
bulmuşlardır. Ya da yirmi metrekarelik hasırla kaplı odasında on beş senedir
gurbet hayatı yaşayan ve ziyarete gelen misafirlerin ağırlandığı vakıf binası
bir kısım medya tarafından insafsızca 'malikâne' gibi sunulan Muhterem
Hocaefendi mi rahatı bulmuştur? Hayatı boyunca dinine, milletine ve insanlığa
hizmetten başka bir gayesi olmayan bu müstesna gönül insanını olmadık
iftiralarla, ithamlarla karalamak, gönlünü yaralamak ehl-i imanın ve insaf
sahibi hiçbir insanın gönülden onaylayacağı bir tutum değildir.
Bu millete ve insanlığa hizmet
etmekten başka amacı olmayan bu hareketin milyonlarca gönüllüsünden biri olarak
hizmete ve Muhterem Hocaefendi’ye karşı takınılan hasmane tavırları, atılan
mesnetsiz iftiraları, yapılan bütün hakaretleri ben üzerime alıyorum. Beni
tanıyan herkes, özellikle Sayın Başbakanımız bilir ki, siyasi hayatım boyunca
hiçbir dünyevi beklenti içinde bulunmadım. Şahsım, ailem ve yakınlarım adına
hiç kimseden herhangi bir talebim olmadı. Amacım sadece eğer bir faydam olursa
doğru işler yaptığını düşündüğüm bu siyasi harekete mütevazı bir katkı
sunmaktı. Fakat bu noktadan sonra bunun mümkün olmadığı da ayan beyan
ortadadır.
Ayrıca dost bildiğim pek çok
çevrenin bu 'cemaati bitirme' korosuna gönüllü ya da baskıyla katılmış
olduklarını veya hiç ses çıkarmadıklarını görüyorum. Bu da maalesef beni
derinden üzmektedir. Hocaefendi’yi defalarca ziyaret eden, toplantılarına,
olimpiyatlarına katılan, iyi günde hizmete övgüler yağdıran insanların bir anda
susmaları oldukça şaşırtıcıdır. Haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan
olduğunu benden daha iyi bildiklerine inandığım bu dostların yapılan
haksızlıklara, atılan iftiralara karşı tavır almak yerine sessizliği tercih
etmeleri anlaşılır gibi değildir. Gerek gazeteci, gerek ilim adamı, gerek din
adamı veya milletvekili, bakan, bürokrat vesaire, kim olurlarsa olsunlar o
insanlardan bir kaçının en azından ortamı yumuşatmak ve bu yanlıştan
dönülmesini sağlamak için yüreklice çıkıp tavır belirtmelerini beklerdim. Ama
maalesef sınırlı sayıdaki insaflı ve vicdanlı kanaat önderinin ve gazetecinin
dışında bu yürekliliği gösteren de olmadı.
Açıklayacağım bu karardan sonra
şahsıma yönelik bir kısım karalama kampanyalarının da başlayacağını biliyorum.
Sporculuk hayatımdan beri, benzerlerini defalarca yaşadığım bu duruma
alışkınım. Daha 2002 yılında merhum M. Ali Birand’a 32. Gün programında
Hocaefendi’yi sevdiğimi söylemiş ve bunun bir suç olduğu algısını oluşturmak
için DGM’de ifadeye çağrılmıştım. İfademde de söylediğimi inkâr etmeden aynı
duygularımı belirtmiştim. Bugün de düşüncemde hiçbir değişiklik olmamıştır. Bu
duygularla açıklamama son verirken büyük umutlarla girdiğim AK Parti’den
üzülerek istifa ettiğimi, milletin vekili sıfatıyla siyasi hayatıma bağımsız
olarak devam edeceğimi bildiriyorum.
Aziz milletimizin dualarını
bekliyor ve hepsine teker teker en derin selam ve hürmetlerimi sunuyorum."
0 comments
Write Down Your Responses