Başbakan Erdoğan, Siyasi Partiler
Kanunu'ndaki üyelik yasaklarının kalkacağını açıkladı. Pakete göre hakimler,
savcılar, askerler, polisler, soykırımcılar, işkenceciler, hırsızlar,
dolandırıcılar, rüşvetçiler, ihaleye fesat karıştıranlar, tecavüzcüler, çocuk
istismarcıları, hatta Abdullah Öcalan bile siyasi parti üyesi olabilecek.
Başbakan Erdoğan, Siyasi Partiler
Kanunu'nun 11. maddesinde değişiklik yapılacağını açıkladı.
Değişiklikle yargı, güvenlik ve
ekonomi ile ilgili kurumlar, siyasetin içine çekiliyor. Değişiklikle; yüksek
yargı mensupları, hâkimler, savcılar, Sayıştay denetçileri, subay ve
astsubaylar ile Emniyet mensuplarının siyasi parti üyesi olmasının önü
açılıyor.
Erdoğan'ın değiştiriyoruz dediği
11. maddenin b fıkrasındaki hükümlerden biri de insanlığa karşı işlenen
suçlardan hüküm giyenlere siyasi partilere üyelik yasağı. AKP'nin açılım
paketiyle; soykırımcılar, işkenceciler, terör hükümlüleri, insanları bilimsel
deneylere tabi tutanlar da siyasi partilere üyelik hakkı kazanıyor.
Terör hükümlüleri PKK liderlerini
de kapsıyor. Yani Abdullah Öcalan gibi üst düzey terör örgütü yöneticileri de
bir siyasal partiye kaydolabilecek.
AKP'nin paketi, kamuoyunda büyük
tepkiyle karşılanacak bir başka değişikliği de öngörüyor. Erdoğan'ın bahsettiği
gibi 6 kısıtlama kaldırılırsa; çocuk istismarcıları, tecavüzcüler, kadın
satıcıları, hırsızlar, ihaleye fesat karıştıranlar, dolandırıcılar ve
rüşvetçiler, siyasi partilere üye olabilecek.
Açılım Paketi'nin bu bölümü adeta
pimi çekilmiş bir bomba gibi. Toplumsal hayatı alt üst etme tehlikesi taşıyor.
BDP Eş Genel Başkanı Gültan
Kışanak, "demokratikleşme paketi" ile ilgili olarak "Sorun çözme
kapasitesi yoktur" yorumunda bulunurken, Hasip Kaplan da,
""demokratikleşme değil, seçim paketi" değerlendirmesi yaptı.
Hürriyet'ten Zeynep Gürcanlı ve
Aysel Alp'in haberine göre BDP Milletvekili Hasip Kaplan, Hürriyet'e yaptığı
açıklamada, çözüm süreci açısından iki konuda paketi eleştirdi:
Toplantı-gösteri özgürlüğü açısından ve ana dilde eğitim açısından.
Paketin, "toplantı ve
gösteri özgürlüğü açısından ne TCK, ne de Terörle Mücadele Kanunu'ndaki kısıtlamaları
kaldırmadığına" dikkat çeken Hasip Kaplan, "toplantı ve gösteri,
kendini ifade etme biçimidir. Çözüm süreci açısından yaklaşırsak, binlerce
insan fikirlerini ifade ettikleri için halen içerdeler. Başbakan Erdoğan
'fikirler konuşsun" diyor ama, bu hayata geçmiyor" dedi.
Anadilde eğitim konusunda pakette
yer alan unsurun da çözüm süreci açısından "beklentileri
karşılamadığını" vurgulayan Hasip Kaplan, "ana dilinizi özel okulda
öğrenin demek, halkı tatmin etmez. Başbakan'ın kendisi ana dilini parasıyla
özel okulda mı öğrenmiş?" diye konuştu.
Kaplan, pakette yer alan, Mor
Gabriel'e arazilerinin iadesi, başörtü, okullarda andımızın kaldırılması gibi
unsurların ise "olumlu olduğunu", bu konuda zaten BDP'nin daha önce
TBMM'de pekçok kez yasa teklifinde bulunduğunu söyledi.
Kaplan, "Bu açılardan
bakıldığında, paket için devrim gibi demokratikleşme paketi demek mümkün
değildir. Bu olsa olsa, bir seçim paketidir" dedi.
Kışanak: İhtiyaca yanıt vermiyor
BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak,
Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı demokratikleşme paketine ilişkin basın
açıklaması yaptı.
Demokratikleşme paketinin
beklentileri karşılamadığını belirten Kışanak, "Çok beklemeye değer bir
paket miydi? Tüm türkiye gördü. Bizler Barış ve Demokrasi Partisi olarak, Kürt
sorunun da demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi konusunda büyük emek ve çaba
sarfetmiş bir geleneğin temsilcisi bir partisiyiz. Kürtler, Kürt sorununun
çözülmesini, Aleviler inanç özgürlüğü sorununun çözülmesini, ülkenin
ötekileştirilen tüm kesimleri, kendilerini yönetime katabilme fırsatını
yakalayabilmeyi arzu ediyordu. Yıllarca bunun mücadelesini verdiler. Bu
paketin, bu beklentilerin hiç birine yanıt vermediğini çok açık ifade ediyoruz.
Türkiye'nin demokratikleşme ihtiyacına yanıt veren bir paket değildir"
diye konuştu.
Beştaş: Bazı olumlu düzenlemeler
var ama...
BDP Genel Başkan Yardımcısı Meral
Danış Beştaş, Demokratikleşme Paketi'ne ilişkin bazı olumlu düzenlemelerin
bulunduğunu söyledi.
Beştaş, paket için yaratılan
havaya, hazırlıklara, harcanan zamana uygun bir açıklama olmadığını belirtti.
Uzun süredir paketin reklam ve
propagandasının yapıldığını savunan Beştaş, şunları söyledi:
"Titiz bir iktidar pratiği
ile karşı karşıyayız. Taleplerden uzak ama zaten kamuoyu nezdinde meşruiyeti
olan, halkın kullandığı alanlarda çağ dışı, uluslararası hiç bir değer ve
ilkeye uymayan bazı olumlu düzenlemeler var. Yani, Mor Gabriel gibi,
ayrımcılıkla mücadele gibi... Bunlar olumlu. Fakat bunların zaten Türkiye'de
hala tartışılıyor olması, yasalarda bulunuyor olması büyük bir ayıptı ve bunlar
zaten aşılmıştı. Hem yaşamda, hem siyasette hem de uluslar arası alanda atılan
imzalarla kadük yasalar ve uygulamalardı. Bunların kaldırılması ileri bir adım
gibi takdim ediliyor. Bu doğru değil. Bu yaklaşımı kesinlikle doğru bulmuyoruz.
Pakettin en büyük önemi barış, demokratikleşme ve çözüm sürecine sunacağı
katkıydı. BDP olarak aslında hepsi kamuoyu tarafından bilinen çok temel, acil,
atılması gereken adımlar, önerilerimiz vardı. Maalesef bu konularda bir
düzenlemeye rastlayamıyoruz. Ana dilde eğitim, Terörle Mücadele Kanunu'nun
kaldırılması gibi. Seçim barajı hala tartışılıyor. Hazine yardımına ilişkin
düzenleme var ama hangi seçime ilişkin henüz bir açıklık yok. Genel seçimde
olursa biz hazine yardımı alamıyoruz. Siyasetçilerin serbest bırakılmasına
yönelik bir düzenleme mevcut değil. Başbakan bir saati aşkın konuşmasında tek
bir Kürt kelimesi kullanmadan, yaşayan diller gibi kavramlarla sorunu
tanımlamaktan maalesef kaçındı."
BDP olağanüstü toplandı
BDP yöneticileri, Başbakan
Erdoğan'ın demokratikleşme paketini, Ankara'da bulunan milletvekilleriyle
birlikte genel merkezde dinlediler. BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak, saat 11.00'de
genel merkezde grup başkanvekilleri ve milletvekilleri bir araya geldi. Saat
12.00'de de yeni yasama yılını ve paketi değerlendirmek üzere toplantıya
geçildi. Parti yetkilileri, 'demokratikleşme paketi' için bir araya
gelinmediğini; yarın başlayacak yeni yasama dönemini değerlendirme ve görev
dağılımı yapma amacıyla vekillere çağrı yapıldığını belirttiler. Toplantının
saat 12.00'de başladığını ve burada demokratikleşme paketinin de
değerlendirilerek, daha sonra kamuoyuna bir açıklama yapılacağını açıkladılar.
Hikmet Sami Türk: “Daraltılmış
seçim çevreleri 12 Eylül 1980 döneminin ürünü."
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın,
açıkladığı demokratikleşme paketinde dar bölge seçim sistemi önerisi de yer
alıyor. Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde uyguladığı “daraltılmış bölge
sistemi” geri gelecek. Bu sisteme göre 5 milletvekili çıkarabilecek yerler
seçim bölgesi olarak tanımlanacak.
İSTANBUL 20 SEÇİM BÖLGESİ
90 vekil çıkaracak İstanbul 3
ayrı seçim bölgesine sahipken yeni sistemde 20 seçim bölgesine ayrılacak. Ak
Parti’nin 12 Haziran 2011’deki oylar ışığındaki simulasyonuna göre, daratılmış
bölgeye geçilirse, önümüzdeki seçimde İstanbul’dan 30 vekil daha fazla
çıkarılabilecek. AK Parti 326 yerine 360 vekil alacak. BDP’nin vekil sayısının
36-39 aralığına yükselirken, MHP’nin vekil sayısı 15’e kadar düşecek. 32 vekile
sahip Ankara’nın seçim çevresi 2’den 6’ya, 26 vekili bulunan İzmir’in seçim
çevresi 5’e yükseltilecek.
BDP’YE BÖLGEDE AVANTAJ
Örneğin daraltılmış bölge sisteminin
uygulandığı 1991’deki milletvekili genel seçimlerinde oyların yüzde 27’sini
alan DYP sandalyelerin yüzde 39’unu kazanmış, oyların yüzde 10’unu alan DSP ise
sandalyelerin sadece yüzde 1,5’unu kazanabilmişti. Bu yöntemin metropollerde
BDP’ye dezavantaj sağlamasına karşın Doğu ve Güneydoğu’da avantaj
sağlayabileceği de belirtiliyor.
GERRYMANDERING TARTIŞMASINI
GETİRİR
AK Parti kurmaylarının bu
sistemin “temsilde adaleti sağlayacağı” tezine karşılık eski Adalet Bakanı Prof
Dr Hikmet Sami Türk, “12 Eylül 1980 döneminin ürünü olan daraltılmış seçim
çevreleri yönteminin temsilde adalet ilkesi ile bağdaşmadığı, o dönemin ürünü
olan yüzde 10 ülke seçim barajının da temsilde adalet ilkesini zedelediği
açıktır” dedi ve şu uyarıda bulundu:
“Böyle bir değişiklik, hızlı bir
nüfus artışına ve büyük şehirlerde yoğunlaşmaya sahne olan ülkemizde seçim
çevreleri sınırlarının illerin mülkî sınırlarından ayrı olarak hemen hemen her
seçim öncesinde yeniden çizilmesini gerektirecektir. Bu da seçim çevresi
sınırlarının belirli partilere, hatta adaylara avantaj sağlamak amacıyla
belirlendiği anlamında “gerrymandering” tartışmalarını birlikte getirecektir”
Türk, daraltılmış bölge sistemine
ilişkin Hürriyet’in sorularını şöyle yanıtladı:
81 İL VE 129 SEÇİM ÇEVRESİ
1- “Daraltılmış bölge” seçim
sistemi nasıl uygulanacak?
1995’ten bu yana yapılan
milletvekili genel seçimlerinde her biri 2 seçim çevresine bölünen Ankara ve
İzmir ile 3 seçim çevresine bölünen İstanbul dışında bütün iller, tek bir seçim
çevresi sayılmıştır. AK Parti’nin 5 ya da 6 vekilli daraltılmış bölge sistemine
geçmesi halinde, yeniden 1995 öncesine dönülmektedir. Böylece seçim çevreleri,
29 Kasım 1987 ve 20 Ekim 1991 milletvekili genel seçimlerinde olduğu gibi en
çok 6 (Pakette 5)çıkaracak biçimde düzenlenmek istenmektedir. Hâlen 81 ilde 88
çevresinde yapılan milletvekili seçimleri, bu varsayıma göre 81 ilde 129 seçim
çevresinde yapılacaktır.
2- Şimdiki sistemle “Daraltılmış
bölge” sistemi arasındaki fark nedir?
Mevcut sistemde bir seçim
çevresinde seçime katılan partilerle bağımsızların aldığı oy sayıları,
sırasıyla önce bire, sonra ikiye, sonra üçe … ilâ o çevrenin çıkaracağı
milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar, büyüklük
sırasına göre ilgili partilere ve bağımsız adaylara tahsis olunur. Seçim
çevreleri geniş olduğu takdirde bölenlerin 1, 2, 3, 4, 5, 6 biçiminde
büyümesiyle elde edilen paylar da küçüleceği için az oy alan küçük partilerin
onlara erişmesi kolaylaşır. Seçim çevreleri daraldığında küçük partilerin
erişmeleri zorlaşır.
3-AK Parti’ye bu sistem nasıl bir
avantaj sağlayacak?
AK Parti’nin hedefi 2015
seçimlerinde büyük parti olarak avantaj sağlamaktır. Bu sistem genellikle büyük
partiler yararına sonuçlar verir. Doğal olarak bu diğer partilerin o seçim
çevrelerinde daha az vekil çıkarmaları ve seçmen tercihlerinin Meclis
aritmetiğine tam yansımasını engelleme sonucunu doğurur.
4-Seçim barajı yüzde 7’ye
indirilirse önümüzdeki seçimler nasıl etkilenir?
Seçim sistemleri seçmen
tercihlerini etkiler. Seçim barajının açık bir yönlendirme etkisi vardır. O
nedenle ülke seçim barajının yüzde 5 ve 6 gibi makul bir orana indirilmesi
durumunda seçmen tercihleri değişebilir. Geçen seçimde bağımsızlarla seçime
gidip yüzde 6,57 oy alan BDP, parti kimliğiyle seçime girer.
5-Yeni Belediye Yasası ile 13
yeni büyükşehir kurulması ve yeni mahalle şekillenmesi daratılmış bölge
sisteminde AK Parti’ye bir avantaj sağlar mı?
Kanunla büyükşehir
belediyelerinin sınırlarında düzenleme yapılmıştır. Anayasa’nın 127. maddesi
açısından tartışmaya açık olsa da değişikliğin seçim sistemi bakımından bir
özelliği yoktur. Eğer daraltılmış bölgeye geçilirse, büyükşehir kapsamına
alınan illerde seçim çevreleri ayrıca belirlenir.
6- 2011 sonucu baz alınırsa,
daraltılmış bölge CHP ve MHP’yi nasıl etkiler?
Seçim çevrelerinin daraltılması
yoluna gidildiğinde CHP ve MHP fazla etkilenmez. CHP, 12 Haziran 2011
milletvekili genel seçiminde yüzde 25.98, MHP yüzde 13.01 oranında oy almıştır.
CHP ikinci, MHP üçüncü parti konumundadır. Daraltılmış seçim çevrelerinde
yapılan 6 Kasım 1983 ve 29 Kasım 1987 milletvekili seçimlerinde 3’er parti
TBMM’de temsil olanağı bulmuştur.
7-Dar bölge sistemi ve yüzde 7
baraj önümüzdeki seçimleri nasıl etkiler?
Sistem değişikliği ancak anlamlı
bir ölçüde olduğu, örneğin ülke seçim barajı yüzde 5 ve 6 gibi makul bir orana
indirildiği takdirde demokratik olur. Örneğin 2015 seçiminde BDP’nin yüzde 7
oranında belirlenecek ülke barajını aşacağı kabul edilirse bağımsız adayların
sayısında vekil çıkarabilir.
8-Bağımsız adaylar daraltılmış
bölge sisteminden nasıl etkilenir?
Genel olarak bağımsız adayların
seçim kazanma şansı özel bir durum olmadıkça zayıftır. BDP’nin bağımsızları ise
farklıdır. Doğu ve Güneydoğu’dan parti desteğiyle seçilmektedirler. Seçim
çevrelerinin daraltılması, bu seçmen tabanını coğrafî bakımdan bölmeye yönelik
bir “gerrymandering” biçiminde uygulanmadıkça BDP’nin bağımsız adayları, bundan
etkilenmez.
9-Daraltılmış bölge sisteminin
demokratik temsil açısından sakıncalı mı?
Seçim çevrelerinin daraltılması,
büyük partilerin lehine, küçüklerin aleyhine sonuç verir. Bu anayasadaki
temsilde adalet ilkesiyle çelişen bir durumdur. Demokratikleşme paketi adıyla
açılacak torbadan demokratik gelişmeye ters düşecek sürprizler çıkarmak, siyasî
etikle bağdaşmayan bir aldatmacadır.
10-Daraltılmış bölge sistemi
dünyada nelerde uygulanıyor?
Dünyada tam olarak böyle bir
uygulama olmamakla birlikte, “dar bölge seçim sistemi” diye adlandırılan sistem
İngiltere gibi ülkelerde uygulanmaktadır.
11- Daratılmış bölge değişikliği
2015 genel seçimlerinde uygulanabilir mi?
Daratılmış seçim bölgesi
değişikliğinin Haziran 2015’te yapılacak seçimden en az bir yıl önce, en geç
Haziran 2014 ayında yürürlüğe konması anayasal zorunluluktur.
Kamuoyunda haftalardır beklenen,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün açıkladığı “Demokratikleşme Paketi”nde
Alevilerle ilgili beklenen düzenlemeler yer almadı. AKP'li Çelik, Alevilerin
beklentileri konusunda özel bir çalışma yaptıklarını söylerken PSAKD'den
"beklediğimizi bulamadık" açıklaması geldi.
Başbakan'ın Alevi toplumuyla ilgili olarak dile getirdiği tek reform,
Nevşehir Üniversitesi'nin isminin 'Hacıbektaş-ı Veli' olarak değiştirilmesi
oldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın
bugün Başbakanlık’taki basın toplantısıyla açıkladığı ‘ Demokratikleşme Paketi
’nde Alevilerle ilgili beklenen düzenlemeler yer almadı. Daha önce dile
getirilen ‘cemevlerinin ibadethane kabul edilmesi’, ‘Alevi dedelerine maaş
bağlanması’ gibi düzenlemeler Başbakan tarafından açıklanan pakette yer
almazken, Başbakan’ın Alevi toplumuyla ilgili olarak dile getirdiği reform,
Nevşehir Üniversitesi’nin isminin ‘Hacıbektaş-ı Veli’ olarak değiştirilmesi
kararı oldu.
İLK TEPKİ
Akkiraz, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın açıkladığı “Demokratikleşme Paketi”ne ilişkin değerlendirmelerde
bulundu.
Akkiraz Twitter hesabından
yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
“Aleviler ve cemevleri
yok...Demek ki onların demokratikleşmesi gerekmiyor. Ne de olsa onlar eşit
vatandaş değil. Hele de iktidar için. Cemevlerini boşverin. Üniversite ismi
değiştirdik demek Alevileri aptal yerine koymaktır. Gazi Üniversitesi’nde
Hacıbektaş Enstitüsünü kaldıran kim? Şimdi sıra, haber kanallarında halkın
gözünün içine bakarak yalan söyleyen yandaş kalemlerde. Yetmez ama evet sözünü
duymaya hazır olun. Süryanilere verilen mülk beni mutlu etti. Peki Hacıbektaş
mülkü iade edilecek mi? Hayır. Parayla dergah ziyareti ayıbına devam. Aleviler
ülkemizin Asli unsurudur. Onları yok saymaya, aptal yerine koymaya kimsenin
hakkı yoktur. Cemevleri talebi mücadelemiz sürecek. Paketi açıklayan iktidarken
her yorumcunun partimizi eleştirmesi beni şaşırtmıyor. Paket boş çıkınca hedef
şaşırtmaya çalışılıyor.”
AKP'Lİ ÇELİK'TEN AÇIKLAMA
AKP Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'nın açıkladığı
'Demokratikleşme Paketi'ne ilişkin TRT
Haber'e konuk olarak soruları yanıtladı.
Alevilerin beklentileri konusunda
özel bir çalışma yaptıklarını ifade eden
Çelik,"Anayasa ile ilgili olarak sayın Başbakan'ın yaptığı yine yeni
bir çağrıdır. İlk defa yapılmış bir
çağrı değildir. Daha önce yapılmış olan bir çağrının tekrar edilmesidir.
Bugün muhalefet derse ki biz bu 59 madde
üzerinde dört parti uzlaştı. Dört parti aşağı yukarı Türkiye'nin yüzde 90'nından fazla ediyor. Buyrun beraber
yapalım. Biz buna varız. Türkiye'nin bir Anayasaya şidetle ihtiyacı var"
dedi.
“BEKLEDİĞİMİZ BULAMADIK”
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği
Genel Başkan Yardımcısı ve Tokat Şube Başkanı Muharrem Erkan, dernek binasında
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan 'Demokratikleşme paketini'
değerlendirdi.
Başbakan Erdoğan'dan daha umutlu
ve güzel haberler beklediklerini ama karşılığını görmediklerini söyleyen Erkan,
şöyle konuştu:
"Açılan pakette biz Aleviler
için tabii ki diğer insanlar için yaşayan tüm insanları kapsayacak şekilde
olması gerekiyor. Doğrusu da buydu zaten. Aleviler için pakette hiçbir şey
göremedik. Yani bizim talep ettiğimiz şey; eşit yurttaşlık hakkı. Biz bu ülkede
inancımızın gereğini ifa etmek istiyoruz. Biz bu ülkede yurttaş, vatandaş
olarak bunu yerine getirmek istiyoruz. Bunun da ötesinde açıklamaların
içerisinde gördüğümüz kadarıyla, gayri Müslimlerin mal varlıklarını iade
edeceğini ifade ediyor. Alevilerin 1824 yılında el koydukları ikinci Mahmut
dönemindeki o süreç içerisinde 700 tane tekkenin mal varlıklarını tümüyle el
konulmuş vaziyette onların hiç biri Alevilere iade edilmesi, başta Hacı Bektaşi
Veli dergahı olmak üzere bunlardan hiç bahsedilmiyor. Bunun ötesinde Aleviler
ile ilgili paketin içerisinde Türkiye'nin belki belli bir çoğunluğunu oluşturan
insanların din ve vicdan hürriyeti konusunda herhangi bir konuda, cemevlerinin
yasal statüye kavuşturulması, cemevlerinin imar planı içerisinde yer alması
konusunda da en ufak bir adım atmadığı gibi ağzında da en ufak bir söz duymuş
değiliz. Bu ülkede biz anarşi istemiyoruz, terör istemiyoruz. Biz bu ülkede
dostça, kardeşçe, barışça yaşamak istiyoruz. Bunun içinde gereği vatandaş
sadece seçim döneminde demokrasi değildir, seçimden sonrada vatandaş mevcut
iktidara doğru yaptığı şeyleri takdir etmek, yanlış yaptığı şeyleri de
demokratik bir şekilde barışçıl eylemlerini ortaya koyması gerekir ki Aleviler
de bunu bu şekilde ortaya koyuyor."
"BİR ŞEY İFADE ETMİYOR"
Nevşehir Üniversitesi isminin
Hacı Bektaş-i Veli olarak değiştirilmesini de değerlendiren Erkan, şöyle dedi:
"Sadece o kamuflaj gibi bir
şey. Sadece Nevşehir'de adının Hacı Bektaş-i Veli'nin olması bir şeyi ifade
etmiyor. Hacı Bektaş-i Veli'nin felsefe, düşünce, görüşünü bu ülkede paylaşan
Aleviler'in en azından bu inançlarını yerine getirmesi konusunda hükümetin adil
ve adaletli adımlar atmasını beklerdik. Onları da göremedik, maalesef."
Başbakan Tayyip Erdoğan uzun
zamandır içeriğini meclisten/meclisteki partilerden bile gizlediği 'Açılım
Paket'ini Yeni Başbakanlık binasında açıklıyor.
Açıklamanın yapıldığı salona
başta gazetemiz Aydınlık olmak üzere Sol, Cumhuriyet, Birgün, Sözcü, Evrensel
ve Yurt gibi gazeteler ile televizyon kanallarından Ulusal Kanal ve Halk TV
davet edilmedi.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın
konuşmasının tamamı:
Seçim sistemi:
Öncelikle seçim sistemini
değiştirmek için önemli bir adım atıyor tartışmaya açıyoruz. Mevcut sistemi,
özellikle 12 Eylül ardından her zaman tartışma konusu olduğunu biliyoruz. Hemen
tüm siyasi partiler de sistemin değişmesi gerektiğini ifade ettiler. Mevcut
seçim sistemi yüzde 10 barajı AK Parti'nin getirdiği bir sistem değildir. Bunu
bilenlerimiz var, bilmeyenlerimiz var. Biz 2002 seçimlerine girerken bu sistem
uygulanıyordu. Yüzde 10 barajı vardı. Partimizi kurarken mevcut sistemin
katılımcılıktan uzak olduğunu biz de ifade etmiştik. Geçen yıl da seçim
sistemini değiştireceğimizi ortaya koymuştuk.
Tüm öneri tavsiye eleştirileri
gözden geçirdik. Bir adım atıyoruz. Yeni seçim sisteminin nasıl olması
gerektiği konusunda biz üç farklı alternatifi tartışmaya açıyoruz. Yüzde 10
barajıyla devam edebiliriz. İki, barajı yüzde 5'e çekip, beşli gruplandırmayla
daraltılmış bölge seçim sistemi. Üçüncü olarak da ülke barajını tamamen
kaldırarak, dar bölge seçim sistemini getirebiliriz.
Siyasi partilere devlet
yardımının kapsamı genişliyor:
Siyasi haklar konusunda ikinci
düzenlemeye siyasi partilere devlet yardımı kapsamını genişletiyoruz. Devlet
yardımı için yüzde 7 olan mevcut oranı, yüzde 3'e çekiyoruz. Yani seçime
katılan partilerde yüzde 3 oy alanlara da devlet yardımı yapılacaktır. Bu
değişimin rekabetin daha adil hale gelmesine neden olacağına inanıyoruz.
Siyasi partilerin
teşkilatlanmalarına da kolaylık getiriyoruz. 20. Maddeyi değiştirip, ilçede
teşkilatlanmak için beldede teşkilat kurma şartını kaldırıyoruz.