'Cemaat güçten nemalandı'



Hem cemaat, hem de hükümetin yargıdaki dengelerini yakından izleyen üst düzey yargı yetkilisi, yargıdaki cemaat-hükümet kavgasını anlattı .

İlhan Taşçı
Hükümet ile kendisini “hizmet hareketi” olarak adlandıran Fethullah Gülen cemaati arasında giderek derinleşen kapışmayı değerlendiren bir üst düzey yargı yetkilisi, gelişmeleri “ikbal adaletin önüne geçti” diye tanımladı. Hükümet ile cemaatin her alanda olduğu gibi yargıda da karşılıklı “psikolojik harekât” yürüttüğüne değinen yetkili, güç söyleminden nemalanan cemaatin “şanımız yürüsün” mantığıyla “yapmadıklarını da üstlendiğini” dile getirdi. Aynı yetkili, “Yargı cemaatten de, hükümetten de hatta kendi içindeki güçlerden de bağımsız olmalı” diyerek, yargı organlarının bağımsızlığını büyük ölçüde yitirdiğini, kamu vicdanında da “adalet” duygusunun zedelendiği gerçeğinin altını özenle çizdi.
Uzun süre taraflarca kabul edilmese de Gülen cemaatinin kurumsal yapısı olarak bilinen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın 11 maddelik yazılı açıklamasıyla hükümet ile cemaat arasındaki “kavga” alenilik kazanarak yeni bir boyuta taşınmıştı. Bildiride, cemaat mensuplarının başta yargı olmak üzere bürokraside “tasfiye” edilmesinden yakınılmıştı.
Hem cemaat, hem de hükümetin yargıdaki dengelerini yakından izleyen ve bilen bir üst düzey yargı yetkilisi, yargıdaki cemaat-hükümet kavgasının perde arkasında yaşananları ve nedenlerini Cumhuriyet’e değerlendirdi. Yetkilinin sorularımıza verdiği yanıtlarda öne çıkan değerlendirmeleri şöyle:
Tüm arkadaşlarını aktaramadılar: Geçen yıl özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kapatılıp yerlerine Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesi ile yetkili mahkemelerin kurulması sırasında kapatılan mahkemelerde görev yapan hâkimlerin yüzde 30’u kadarı yeni mahkemelere aktarılmış. “Soruşturmadan el çektirildi” tartışması yaşanmasın düşüncesiyle de elinde soruşturma olan hâkimler yeni mahkemelerde görevlendirilmiş. Savcılarda sorun yok. Ancak karşı taraf (cemaat) bunu bir tasfiye hareketi olarak gördü. ÖYM’lerdekileri TMK mahkemelerine getiremeyince kendilerine yönelik bir hareket gibi algılıyorlar.
Cemaatçiler olmasa: (“Bu yaklaşım ÖYM’lerdeki yargıçların cemaatçi olduğu gibi bir sonucu ortaya çıkarmaz mı” sorusu üzerine) Orada hiç alakası olmadığı bilinen insanlar da var. Oranın psikolojisi biraz farklı. Orada görev yapanlarda bir psikoloji oluyor. Kendilerini normal hâkim, savcının dışında bir yerde görüyorlar. Orada başka bir hava var diye düşünüyorum. Bunu cemaat psikolojisi değil de kendilerini bir takım görme, “onlar olmasa İstanbul’da gasp bitmeyecekti, onlar olmasa Türkiye uyuşturucu batağına girecekti, onlar olmasa işte darbeler olacaktı.” Kendilerini böyle bir yere koyuyorlar.
Kendilerine rol biçtiler: İçlerinde cemaate yakın olanlar olabilir, görüldü zaman içerisinde. Şöyle bir psikolojisi çıkıyor, hizmet (cemaat) de buna sahip çıktığı için özellikle Ergenekon’da, Balyoz’da kendilerine bir rol biçtiler. Mücadeleyi onlar yürütüyor görüntüsü verdiler, özellikle de emniyet ayağında yaptılar.
Şanımız yürüsün dediler: Hâkimleri, savcıları, “şudur, budur” diye ayırmak mümkün değil. Cemaate dışarıdan böyle bir güç izafe edilince cemaat de bundan çok hoşnut oldu. “Madem herkes bizim bu kadar güçlü olduğumuzu düşünüyor”, buradan sanki biraz nemalandılar diyelim. Nemayı maddi manada söylemiyorum. Bu nüfuz onların da işlerine geldi. “Nasıl olsa herkes bizim etkin olduğumuzu düşünüyor” diye bunun üzerine yattılar. Öyle olmadıkları halde bir nevi “şanımız yürüsün” gibi. Hazır herkes, “her şeyi bizim yaptığımızı düşünüyor ee bunlar da güzel şeyler” bunların üzerine oturmak gibi bir eğilimleri oldu. Onun için kendilerinde var olan gücün çok ötesinde bir güç kullandılar. Olmayan bir gücü, vehmedilen bir gücü kullandılar aslında. Sonra da bu gücün böyle olmadığı anlaşılınca bu sefer “tasfiye edildik” demeye başladılar. İçlerinde yok mudur, mutlaka bağlantılı olanlar, yakınlığı olanlar olabilir.
Hayalimiz başkaydı: Yargı cemaatten de, hükümetten de hatta kendi içindeki güçlerden de bağımsız olmalı. Bunu yapamadığınız sürece yargı diye bir şey olmaz. Kimse kendisini kandırmasın. Yargıda işler iyi gitmiyor. Şöyle bir şey var, artık olaylar öyle bir lanse ediliyor ki, hükümetle cemaat karşılıklı psikolojik harekât yürütüyor. Hizmete yakın olanlar başka bir psikolojik harekât yapıyor, hükümete yakın olanlar başka bir harekât.
Böyle soruşturma olmaz olsun: Hâkim ve savcılara düşen, insanların adalet duygusunu tatmin edebilmek. Bu anlamda başarılı olunduğunu söyleyemem. İspat külfeti yer değiştirdi. İddia sahibi iddiasını ispatla mükellefti. Şu anda özellikle TMK (özel yetkili mahkemeler) yargılamalarında, suçlama yapılıyor, sonra da insanlardan suçsuzluğunu ispatlaması isteniyor. Hukukun evrensel kuralları bunu demiyor. Savcı olarak iddianı ispatlayacaksın, ispatlayamıyorsan kamuoyuyla paylaşmayacaksın insanları yıpratmayacaksın.

Hâkimcilik oynuyorlar: Cemaatin de hükümetin de, hâkim ve savcıların da bu kavga psikolojisinden çıkması lazım. Hâkimler kendilerine gelen insanların adalet duygusunu tatmin ediyor mu buna bakmaları lazım. Bu kaygıyı çok taşımıyorlar asıl sorun da orada. Hâkimcilik oynuyor gibi bir hal var. Genellemek yanlış ama genelde çoğunluk nasıl terfi ederim, nasıl başsavcı, komisyon başkanı, Yargıtay üyesi olurum diye bakıyor. İkbal, asli işlerinin, adaletin önüne geçmiş gibi.

,

0 comments

Write Down Your Responses

About Me

Powered by Blogger.

Blog Archive